Bir güz mevsimi Ahmet, usta dedi hadi atla arabaya sana bir sürprizim var. Çıktık Alanya'dan. Taşatan yolu üzerinden devam edip Ahmetlerin Köprülü'deki evine. Orada Ahmet'in anne ve babasının ziyaretini yaptıktan sonra Ortaköy'den...
Bir güz mevsimi Ahmet, usta dedi hadi atla arabaya sana bir sürprizim var. Çıktık Alanya’dan. Taşatan yolu üzerinden devam edip Ahmetlerin Köprülü’deki evine. Orada Ahmet’in anne ve babasının ziyaretini yaptıktan sonra Ortaköy’den dolaşıp Oğuz Yaylası’na ulaştık. Orada bizi Ahmet’in tanıdığı Fehmi ve Hilmi bekliyorlardı. Yaylacıların çoğu yayladan göçmüş, çobanlar ve arıcılar kalmıştı. Oğuz Yaylası’nı ve etrafındaki avlıkları daha önce anlatmıştım. Ögün dinlendikten sonra sabah erken Karakurt Deresi’ne indik. Doğu tarafımız Gündoğmuşluların Cinpos dediği Papazın Yüzü, batı tarafımız Karayılan dağı. Sağlı sollu avlanıyoruz. Dürbünlediğimiz dağlarda tekeleri de görüyoruz. Yanımızdaki arkadaşlara bu tekelerin dolaşıp üstüne çıkmalıyız diyince Fehmi’den bahaneler ve itirazlar geliyor. Oralara çıkılmaz veyahut geç oldu gibi. Toroslar’da yerleşmiş misafir avlığı diye hileli bir usul vardır. Eğer dağı bilen avcı o dağda avlanmak isteyen yabancı bir avcıyı davet etmişse, misafir ettiği avcının avı vurmasını da istemiyorsa bu yola başvurulur. Misafir avcıya avlar gösterilir ama onun ava yaklaşıp ateş pozisyonu yakalaması çeşitli sebepler yakalayarak engellenirdi. Bunu misafir avlığında avlanmak denir. Böylece ev sahibi pozisyonunda olan sözde kurnaz avcı gelen misafirini ağırlamış olur ama misafir bütün gayretine rağmen av yapamaz. Fehmi’nin niyetinin bizi misafir avlığında av yaptırdığını anlamakta gecikmedim. Nasıl olsa Papazın Yüzü’nü biliyordum. Oralarda karlı kış günlerinde bile avlanmıştım. Hatta donma tehlikesi geçirmiştim. Neredeyse kurtlara yem olacaktım. Şimdi oralara karsız şu günlerde tırmanmak Ahmet ve benim için çok zor bir iş değildi. Fehmi’nin davranışları bana birde Taşköprü’de karaca avlarken Emercelilerin başvurduğu yöntemi hatırlattı. Etrafı fazla telaşa vermeden o gün Karakurt Deresi’nde akşamı yakaladık. Gece sohbet ederken biz dedim yarın sabah erken kalkıp Papazın Yüzü’nü bir gezip gelelim. Fehmi bana yine itiraz etti. Bu mevsimde oralarda karakeçilerin otladığını, boşuna oralara kadar yorulmanın gereksiz olduğunu söylüyordu. O zaman sen gelme diyip benim kararlı olduğumu görünce zaten yarın benim işim vardı diyip bizden ayrıldı. Sabah üçümüz kalkıp Papazın Yüzü’ne doğru tırmanışa geçtik. Mustafa Erkuş’un yoğun karda benim için ateş yaktığı ulu ağacın yanından geçerken nasıl kurtların bana baktıklarını, tekelere nişan alıp ateş edemediğimi, Mustafa Erkuş’un hadi diyip kolumdan tutup beni sürüklercesine o karda koşturduğunu tekrar tekrar yaşadım.
DEVAM EDECEK