Gazipaşa'daki can sıkıcı konulara 1 günlük ara veriyorum.
Kendi doğduğum ve büyüdüğüm memleketimin sığ konularını anlatıp insanları sıkıyor muyum diye düşünüp duruyorum…
Ya da…
Kendi memleketimi mi kötülüyorum ne?
Yıllarını kendi memleketinde geçirmeyi tercih etmemiş ve daha sonra aklı başına gelmiş insanları göz önünde bulundurunca yaptığımın bu olmadığını anlıyorum sonunda…
Az bile yapıyorum…
Bugün sizi o sıkıcı konularla muhatap etmeyeceğim…
Her gün yazılarımda bunları anlatıyorum… Bugün de şöyle yapalım istedim…
Size bir Nazım şiiri desem ilgiyle okursunuz… Ama bu rock müziğin yaşayan efsanelerinden Şebnem Ferah’ın parçası… Arada bir Gazipaşa’ya gelen huzur gibi esen rüzgârın havalandırdığı pencerenin önünde uzanmışken kulağıma çalındı hemen…
Biriyle fena halde konuşmaya ihtiyacım var…
Biriyle fena halde dertleşmeye…
Evimde ne sıcak bir tabak yemeğim var…
Ne de televizyonun sesinden başka ses…
Ama içimde bi yerlerde sabır taşı gizli sanki…
Doğduğum günden bugüne orda duruyor…
Sessiz bir kaya düşün deniz kıyısında yalnız…
Dalgalara göğüs gerip soğuktan üşüyor…
Ne ahlak ne de sevgi gökten dünyaya indi…
İnsanlık istedi keşfetti hepsini…
Dün doğmuş bir bebeğe bile girebilen mikrop misali…
İçimizde hem kötü var hem iyi…
Hangisi daha güçlü diye beklemektense…
Neden böyle olmuşuz nerelerde kaybolmuşuz…
Aklımdaki soruların hepsini soracaktım…
Senin ne haddine böyle şeylerle uğraşmak…
Diye soran hazırcı tembel sen misin?
Böyle yaşlanmak olmaz seninki eskimek çökmek…
Ruhu küskün bomboş bir bedensin…
Kelimeler yetse daha neler neler buldum…
Elimle koymuş gibi huzurluyum…
Geniş ve loş bir yer istersen sen de bir uğra…
Doğru yanlış iyi kötü herkes orda…
Hangisi daha güçlü diye beklemektense…
Ayrı ayrı hepsiyle dans edecektim…
Biraz sohbet ederek çözmeyi deneyecektim…
Sıradan bir rock parçası gibi gelmedi bana… Sanki birine ve içinde bulunduğumuz duruma hitap ediyor gibi geldi…
Sonunda baktığımızda da sonsuzluk geliyor insanın aklına… Ve bir dostumun söylediği söz… Ben onu biraz geliştirerek söyleyeceğim…
"Öbür tarafa gidince bu yaşadıklarımızın tamamının kasetini isteyeceğim… Sonsuz hayatı böyle geçireceğim… Bir de arada bir bu parçayı Şebnem Ferah’ın canlı söylemesini isteyeceğim…"
Çok şey mi istiyorum acaba?
AMAN YAKUP DUYMASIN!
Sabah uyandım… Biraz da keyif yaptım doğrusu… Sol kulağım çınladı… Normalde kaba biri değilimdir ama biraz kabalık ettim sanırım kulağım çınlayınca… Beni anmış gerçekten birileri…
Olmasın dediğiniz ne varsa zaten olmuyor… Bi bana sözünüz geçmiyor… Elinizde bi kaşık suda boğulacağımı bilseniz onu da yaparsınız çekinmeden… Gençlerin geleceklerini elinden almanızdan biliyorum onu da…
Sonra öğrendim ki dün ilçemizde bir kahvaltıda adım geçmiş…
“Aman Yakup duymasın” demiş biri… İşim duymak… Bir de görmek… Sen o isminin başındaki sıfatınla Bakan’a kafa tut… Bu illet yayılınca “Anam” dersin… Takmazlar…
Benim meselem de değil… Elime foto gelince onu da yayınlamaktan büyük zevk aldım…