KOSKOCA Türkiye cumhuriyeti devletine ve bu devleti temsil eden en etkin görevlerde bulunan yetkililere. Ülkenin tüm istihbarat örgütlerine. Cumhurbaşkanlarına, Başbakanlara 40 yılı aşkın bir süre içinde, Demirel'inden tutun, Ecevit'e,...

KOSKOCA

Türkiye cumhuriyeti devletine ve bu devleti temsil eden en etkin görevlerde bulunan yetkililere.
Ülkenin tüm istihbarat örgütlerine.
Cumhurbaşkanlarına, Başbakanlara
40 yılı aşkın bir süre içinde, Demirel’inden tutun, Ecevit’e, Çiller’e, Gül’e, Erdoğan’a ve daha birçok önemli siyasi aktörlere ve de liderlere bile kendisini, vatansever, dindar biri olarak, yurt dışında açtığı okullarla, Türkiye’yi dünyaya tanıttığına inandırma becerisini gösteren Feto'nun, bu vatana ve bu milletin başına nasıl bir bela olduğunu ancak 15 Temmuz darbe girişimindeki rezillikle anlayabildik.
Orduda, Emniyet teşkilatında ve tüm kamu kuruluşlarında sinsice yapılanan Feto terör örgütünün, Allah, kitap, vatan, millet ve bayrak diyerek herkesin gözünü boyadığını artık hepimizin kabul etmesi gerekir.
Millet olarak basiretimiz mi bağlandı?
Tabii ki, bu rezilin rezil yapılanmasını çok daha önce öngörebilenler oldu.
Öngörülerini sürekli dile getirdiler.
Kitaplar yazdılar.
Ama ne var ki, siyasi kutuplaşmanın batağına saplanmış beyinlerin, bu olayı objektif ve gerçekçi bir biçimde irdelemesi de mümkün olmadı.
Feto'nun ve terör örgütünün nasıl bir büyük tehlike olduğunu Cumhurbaşkanımız ancak 7 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın sorgulanmaya alınmak istendiği gün anladı.
O tarihten 15 Temmuz’a kadar, Erdoğan bu örgütün tüm operasyonlarına dönük önlemler alma çabası içine girdi.
7 Şubat’ta başlayan Feto'nun operasyonlarına dönük olarak, o tarihte Başbakan olan Erdoğan ve hükümeti, bu operasyonların bir "paralel örgüt" eliyle hükümeti yıkmayı amaçlayan siyasi operasyonlar olduğunu belirtirken, muhalefet ise, soruşturmalardaki takipsizlik kararıyla hükümet mensuplarının, ailelerinin ve hükümeti destekleyen kişilerin karıştığı büyük yolsuzlukların aklanmaya çalışıldığı kanısındaydı.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın geçenlerde “Geçmişte siz bizi uyardınız, biz size inanmadık, sonrasında da biz sizi uyardık, siz bize inanmadınız” derken, kutuplaşmanın nasıl tehlikeli bir siyasi körleşme noktasına gelebildiğini göstermekte.

– DEVAM EDECEK -