CUMHURBAŞKANI Erdoğan, her anlamda, inanılmayacak ölçüde büyük bir değişim içinde. İnsan, zaman içinde, gelişir ve değişir. Düşünürler, dünyada değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu söylerler. Bu değişim, genelde olumlu yönde...

CUMHURBAŞKANI

Erdoğan, her anlamda, inanılmayacak ölçüde büyük bir değişim içinde.
İnsan, zaman içinde, gelişir ve değişir.
Düşünürler, dünyada değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu söylerler.
Bu değişim, genelde olumlu yönde olur.
Sıradan bir bireyin hangi yönde değişime uğradığı o kadar önemli olmasa da, bir ülkede önemli görevlere gelmiş aktörlerin değişimi, o ülke ve o ülke insanı için hayati önem taşır.
Düşünce yetisini kaybetmemiş insan, hayatın gerçekleri karşısında, belli deneyimlerden geçe geçe hem bilgi çıkınını doldurur, hem de bu bilgisiyle, ülkesine ve ülke insanına ciddi katkılarda bulunma kaygısıyla hareket ettiğinde o ülke ve o ülke insanı gelişir ve kalkınır.
Aksi halde ise, o ülke de, o ülkenin insanları da, büyük zararlar görür.
Ülke yönetiminde belirleyici olan beyinler için en büyük tehlike ego patlamasıdır.
Birey olamamış, sürü içgüdüsüyle hareket eden, kendi yarattığı tabulara tapınma alışkanlığına sahip toplumlar, kendi kendilerine tabulaştırıp tapındıkları aktörleri de insanlıktan çıkarabilirler!
Bu alışkanlık, bizim toplumumuzda, Osmanlı'nın ümmetçi geleneğinden bugünlere taşındı.
Osmanlı'da kimi padişahlar alaşağı edilebilirken, sözde demokrasiye geçtiğimiz Cumhuriyet döneminde, lidere tapınma “Tek adam” geleneğiyle birlikte, parti liderleri diktatörlüğe yönelmeye başladılar.
Bu çirkin ve tehlikeli alışkanlığı yaratanlar da, liderlerin etrafına çöreklenmiş yalakalardan başkası değil.
Biz, egemen olan güçten şu ya da bu biçimde nemalanmak için, onu göklere çıkarmayı çok seviyoruz.
Siyasi tarihimize baktığımızda, bütün partilerde liderlere mutlak itaat söz konusu.
Bir partide, lider başarısız olduğunda, ülkesini, ülke insanını ve partisini düşünen kimi beyinler, lidere tepkisini ortaya koyma cesaretini ve gerçekçiliğini gösterirken, kimi partililer, salt lidere yakın oldukları ve bulundukları konumu koruyabilmek için, parti küçük olsun ama bizim olsun anlayışı içinde, mevcut yapıyı koruyabilmek için olmadık komploların içine girebilmekteler!
Bunun için de, partiyi düşünenlere dönük saçma sapan suçlama ve karalama kampanyaları içinde yer alabiliyorlar.
Bu anlayış ve alışkanlık, demokrasiyi yeterince özümleyip benimseyememiş, demokrasi kültüründen yoksun, demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak benimseyememiş toplumlarda görülmekte.
Cumhurbaşkanımız son yıllarda bambaşka bir çizgiye taşındı.
Ülkemizde gerçekleşen, İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısındaki yaklaşımı akıl alacak gibi değildi.
Devlet adamı ciddiyetinden uzak, diplomasi dilini bir kenara bırakarak, partisinin grup toplantısında kendi milletvekillerine dönük yaptığı konuşmalara benzer bir yaklaşım içinde olması ilginçti.
Hele hele teşkilata Türkiye olarak bol keseden 2 milyar dolar bağışta bulunarak, diğer ülke yöneticilerinin de bağış miktarlarını açıklamasını isteyerek, müzayede salonlarında yapılan açık arttırmaya ya da düğünlerde gelin ve damada takılan takı ve hediyelerin açıklanmasına dönüştürmesinin, Suudi Arabistan ve Kuveyt temsilcileri tarafından çok kibarca eleştirilmesi karşısında bir Türk olarak inanın utandım.
Her iki diplomat da "Sizin cömertliğinize teşekkür ediyoruz ama bu bağışın burada açıklanması doğru değil. Bağış ikili ilişkiler şeklinde yapılsın" diyerek öneriye karşı çıkmaları anlamlıydı.
Zira 56 ülkenin içinde çok zenginler olduğu gibi, bu bağışı yapamayacak yoksul ülkeler de var.
Toplantıda en çarpıcı olaysa, teşkilatın dönem başkanı Mısır’ın yetkilisinin, Türk yetkilinin yüzüne bile bakmadan, dönem başkanlığını Türkiye’ye bırakma şekliydi.
Böyle bir toplantıda Erdoğan gene Avrupa’yı eleştirdi.
Bu tavrıyla da tüm İslam ülkeleri dışında kalan ülkelerin tepkisini topladığı kanısındayım.
Aslında bu teşkilatta yer alan ülkelerin çoğu, ABD, Rusya ve batının güdümünde!
Çoğunun birbirleriyle aralarının pek iyi olmadığı da bir gerçek.
Erdoğan buradaki çıkışıyla dünyaya bir mesaj vermeye çalışarak güç gösterisine kalktıysa, bu çıkışının ters tepeceği ortada.
İnşallah Erdoğan’ın tüm bu saçma çıkışları Türkiye'ye fatura edilmez.

– DEVAM EDECEK -