Atatürk'ün takdirini kazanmış, Türkiye de bir çok ilki gerçekleştirmiş veya gerçekleştirmek üzere iken türlü bahanelerle önü kesilmiş bir Kayserili vardı: Nuri Demirağ. Bu zat, Amerikalı bir iş adamı ile İstanbul boğazı üzerinde...

Atatürk’ün takdirini kazanmış, Türkiye de bir çok ilki gerçekleştirmiş veya gerçekleştirmek üzere iken türlü bahanelerle önü kesilmiş bir Kayserili vardı: Nuri Demirağ. Bu zat, Amerikalı bir iş adamı ile İstanbul boğazı üzerinde köprü yapılması için prensipte anlaşarak gerekli hazırlıklarla köprünün planlarını yaptırır ve incelenmesi ve gerekli iznin verilmesi için planları Ankara’ya gönderir. Projeyi Atatürk çok beğenir ve gereği için Başbakanlığa havale eder. Bayındırlık bakanı, uzun yıllar İstiklal Mahkemesi başkanlığı yapan, meclis çatısı için de Deli Halit Paşa'yı tabanca ile vurarak öldüren Afyon Milletvekili Ali Çetinkaya’dır (Kel Ali). Nedense, bakan Ali Çetinkaya, Nuri Demirağ’ı çekememektedir. Projeyi, boğazın manzarasını bozar diyerek reddediyor. Bu suretle 1933'de başlayıp 1936'da bitirilecek köprü akim kalır. Bu konuya çok üzülen Nuri Demirağ, "Benden sonra çocuklarım bu köprüyü yaparlarsa, köprünün girişine 'Bu köprüden İsmet İnönü ve Ali Çetinkaya geçemezler' diye bir levha asılmasını" vasiyet eder. Nuri Demirağ, devrin kara tren hattının pek çok bölümünün inşaatını yapar, istasyon binaları inşa eder, Kayseri'de uçak fabrikası kurar ve daha pek çok ilki gerçekleştirmek ister ama yapmak istediği her yenilik zamanın CHP hükümetleri tarafından engellenir. CHP boğazda yapılan birinci köprüye de ikinci köprüye de ve şimdi yapılması gündemde olan üçüncü köprüye de karşı çıkmıştır, çıkmaktadır. Boğaz da üst geçitlerden ayrı olarak deniz altından da geçit yapılıyor. Demek ki, Nuri Demirağ çok ileri görüşlü bir kişi imiş ki, 90 yıl önceden bu günleri görmüştür. Ruhu şad olsun. Bu kısa açıklamayı neden yaptığıma gelince. CHP ta o zamandan beri yapılan her yeniliğin önünde engel olmuştur. Bugün dahi aynı şekilde hareket etmekte, halkın karşısına plan ve projelerle değil, klasik olamazlıkla çıkmaktadır. Halkımız ise bu şekilde yalnız laf üreten, her yapılanın karşısına çıkıp karalayan açıkçası kendisi yapmadığı gibi yapılanı da karalayanların bu durumlarını kesinlikle tasvip etmemektedir. Bunun sonuçlarını da sandık başında ispat etmektedir. Şubat ayı için de Sonar Araştırma Şirketi'nin 26 il 30 köyde 3 bin kişi ile yaptığı kamuoyu araştırmasında partilerin aldıkları oylar şöyledir: AKP % 53.15, CHP % 19.82, MHP.% 16.01, BDP % 7.13. İktidar partisi oyunu arttırırken CHP'nin 12 Haziran'da aldığı %25.98 oyu %6.16 gibi büyük bir erozyona uğramışdır. Bir başka şirket (ORC) 16 büyük şehirde 15 bin 244 kişi ile yaptığı kamuoyu yoklamasında, AKP Ankara ve İstanbul'da açık farkla önde görülmektedir. Antalya'da AKP, Mersin'de MHP açık farkla öndedir. İzmir ve Eskişehir'de durum kritiktir. Bursa, Kocaeli, Sakarya, Erzurum, Adana, Kayseri, Konya, Samsun, Gaziantep'te belediye seçimlerini AKP kazanmaktadır. Yalnız Diyarbakır'da BDP ile AKP mücadelesi sürmektedir. Öteden beri, iktidarlar oy kaybeder, muhalefet partilerinin oyu artarken Türkiye'de ana muhalefet partisi CHP'nin oy kaybına uğramasının nedenleri üzerinde uzun uzun düşünüp özeleştiri yapılmasının zamanı gelmiştir hatta geçmek üzeredir.Başlığa "CHP değişmiyor" dememin sebebi budur. Çünkü, partiler demokrasinin vazgeçilmez siyasi kurumlarıdır. Ancak, yukarıda da değindiğim gibi, muhalefetteki partilerin de öncelikleri mutlaka iktidar olup memleketine, milletine hizmet etmek olmalıdır. İktidar olmadan hiçbir şekilde hizmet üretmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Ancak, iktidar olabilmek için de mutlaka ve mutlaka halkının huzuruna plan ve projelerle çıkılması şarttır, elzemdir. Bu plan ve projelerin de halk tarafından benimsenmesi gerekmektedir. Lafla peynir gemisinin yürümeyeceğini, birilerinin muhalefet partilerine izah etmesi lazım gelmektedir.