YENİKAPI mitinginin görkemi bir yana, siyasi liderlerin bir araya gelmesi, hepimizi mutlu etti, ileriye dönük umut ve moral verdi. Batının bu rezil eylemi görmezden, bilmezden ve anlamazdan gelmesi anlaşılır gibi değil. Lafa gelince, demokrasi...
YENİKAPI
mitinginin görkemi bir yana, siyasi liderlerin bir araya gelmesi, hepimizi mutlu etti, ileriye dönük umut ve moral verdi.
Batının bu rezil eylemi görmezden, bilmezden ve anlamazdan gelmesi anlaşılır gibi değil.
Lafa gelince, demokrasi havarisi kesilenlerin, neredeyse darbeye sahip çıkar hale gelerek Türkiye’yi bir nevi suçlamaya kalkmaları anlaşılır gibi değil.
Demek ki bunlar, özde değil sözde demokrasiyi savunuyorlar.
Bunlar kendi çizgilerinde yürüyen rejimlere destek vermekten öte, en küçük bir demokrasi kaygısı taşımıyorlar.
Bu son operasyonun piyonunun, FETÖ terör örgütü olduğu açıkça belli olmasına karşın, hareketin ve de bu yapının mimarlarının ise çok daha büyük güçler olduğu ortada.
Kimi güçler, kimi ülkelerin siyasi aktörleri, Türkiye’ye ve Türk halkına karşı bir husumet beslemese de, Cumhurbaşkanımızın her fırsatta, AB, ABD ve birçok yapıya ve de ülkeye rest çekme alışkanlığı ve de başka ülkelerin özellikle de Müslüman ülkelerin içişlerine karışması ve de bu ülkelerdeki iç çelişkilerde ya da çatışmalarda taraf olmaya kalkması yüzünden, Erdoğan karşıtlığı Türkiye karşıtlığına dönüştü.
Umarız, Cumhurbaşkanımız bundan böyle, başka ülkelerin içişlerine karışmayı bırakıp, kendi ülkemizin ve ülke insanımızın çıkarlarına odaklanma gerçekçiliğini gösterir.
Rusya krizinin nelere mal olduğu ortada.
Bakın bugün Rusya ile yeniden sarmaş dolaş olabilmek için ne büyük organizasyonlar içine girmek zorunda kaldık.
Uluslararası ilişkiler karşılıklı çıkara dayanır.
Ne kalıcı dostluklar ne de kalıcı düşmanlıklar vardır.
Uluslararası ilişkiler, ne belli bir duygusallığa ne de dinsel, mezhepsel ya da tarihi bağlara bağlıdır.
Türkiye devleti ve de mevcut iktidar, bir an önce dini referanslara dayalı söylemlerle halkı motive etmeyi bırakıp, bilime dayalı çok ciddi bir eğitim anlayışı ile, demokratik, laik, hukukun üstünlüğüne dayalı bir cumhuriyet anlayışına odaklanması ve tüm bürokrasi içinde liyakatin en belirleyici kıstas olmasına dikkat edilmelidir.
Aynı şekilde, toplum olarak biz de, birilerinin peşine bir biçimde sorgusuz sualsiz takılıp, kendi aklımızı derin dondurucuya koyup, başkalarının aklının ipine tutunmayı bırakmamız gerekir.
Toplum ve birey olarak her alanda bir tabu yaratıyor, sonra da bu yarattığımız tabuya tapınmaya başlayarak, tapındığımız tabulara dayalı olarak kutuplaşıp çatışma aymazlığı ve saçmalığı içine giriyoruz.