AVRUPA bu durumda iken doğu devletleri ne durumdaydı? Doğu devletleri de feodal bir düzenle yönetilmekteydi. Hanedan aileleri devletin yönetim haklarını ellerinde tutardı. En büyükleri Osmanlı İmparatorluğu da bir doğu devletiydi. Araziler...
AVRUPA
bu durumda iken doğu devletleri ne durumdaydı?
Doğu devletleri de feodal bir düzenle yönetilmekteydi.
Hanedan aileleri devletin yönetim haklarını ellerinde tutardı.
En büyükleri Osmanlı İmparatorluğu da bir doğu devletiydi.
Araziler çeşitli şekillere ayrılmıştı, en önemlisi MİRİ araziydi.
Neredeyse Osmanlı topraklarının büyük bölümü böyleydi.
Miri arazi devletin malıydı ve hanedana aitti.
Sipahiler tarafından devlet adına kiraya verilirdi.
Sipahiler Avrupa'daki soylular gibi çalışmadan kazanırlardı.
Az bir kısım arazi savaşta başarı gösterenlere veriliyordu.
Sonraki yıllarda bazı yerlerde toprak ağaları da türemişti.
Köylü toprak sahibi olamıyor, ürünü sipahi ya da ağa alıyordu.
Çok azı köylüye kalıyor, diğer kısmı devlet ile paylaşılıyordu.
Köylüler aynı zamanda savaşlara asker olarak katılıyordu.
Osmanlı'nın iyi dönemlerinde köylü Avrupa köylüsünden iyiydi.
Daha iyi besleniyor, daha iyi geçim sağlayabiliyordu.
Osmanlı'nın düşüş dönemlerinde ise köylü perişan ve yoksuldu.
Özelde Osmanlı, genelde doğu devletleri köylüleri bu durumdaydı.
Ağaların ve emirlerin baskısı altında zor geçiniyorlardı.
Köylü Avrupa köylüsünden farksız hale gelmişti.
***
- Fransız ihtilalinden önce doğuda dinin konumu nasıldı?
Tarikat, tekke ve dergahlar önceleri alim yetiştiren kurumlardı.
Din eğitimi içinde fıkıh ve kelam bilgileri öğretiliyordu.
Kimya, matematik ve tıp gibi bilimler de okutuluyordu.
Fakat sonraları tamamen hurafe üreten kurumlara dönüştüler.
Osmanlı da bu hurafelerden payına düşeni almıştır.
Bu nedenle imparatorluktaki dini gelişmeler iki döneme ayrılır.
Birincisi, Osmanlı halifeliğinden önceki dönem,
İkincisi, Osmanlı halifeliğinden sonraki dönemdir.
Halifelikten önceki dinsel yapı kısmen devlet yönetiminden uzaktır.
Fakat halifelikten sonraki dönemde din tamamen devlet ile iç içedir.
Yavuz Sultan Selim ile birlikte din, devlet yapısına hakim olmuştur.
Osmanlı'nın son yıllarına kadar da giderek hakimiyetini arttırmış.
Savaş iznini bile Şeyhülislam verir hale gelmiştir.
Şeyhülislam bütün bilimsel yeniliklere karşı çıkmıştır.
Rasathane ve matbaa gibi gelişmeleri "Haram" diyerek engellemiştir.
Kahvenin içilip içilmeyeceğine dahi Şeyhülislam karar vermiştir.
Kadı denilen din adamlarından hakimler türemiştir.
Her yerde tarikatler, cemaatler, tekke ve zaviyeler kurulmuş.
Tıpkı Avrupa'da olduğu gibi din adamları ayrıcalıklı olmuş.
Çalışmadan ve üretmeden zenginleşmişlerdir.
Padişahları tahttan indirecek kadar ileri gitmişler.
Sık sık ayaklanmalar çıkararak halkı kışkırtmışlar.
İnsanların dini duygularını ve Allah sevgilerini sömürmüşlerdir.
Allah ile kul arasına girerek Allah'ı temsil eder olmuşlar.
Halk yoksullukla kıvranıp sürünürken onlar saltanat sürmüştür.
- DEVAM EDECEK -