DEĞERLİ okurlar. Atalarımız 'Aşkın gözü kördür” demişler. Türk toplumu olarak, bu sözün ne kadar doğru olduğunu, yaşamımızın her alanında görüyoruz. Biz. Kimi klasik aşkları bir yana bıraksak bile! Maalesef. Her şeye körü...
DEĞERLİ
okurlar.
Atalarımız “Aşkın gözü kördür” demişler.
Türk toplumu olarak, bu sözün ne kadar doğru olduğunu, yaşamımızın her alanında görüyoruz.
Biz.
Kimi klasik aşkları bir yana bıraksak bile!
Maalesef.
Her şeye körü körüne aşık olmaktan da geri durmuyoruz.
Aşk ne diye soracak olursanız.
İnsan bedeninin, daha doğrusu nefsinin önüne geçemediği istekler ya da sahip olma arzusunun, frenlenememiş, tutkuya dönüşmüş hali de diyebiliriz.
İşte bu yüzden, aşıkların gözü kör demişler.
Ama bu, hayat boyu böyle kalmaz.
Zamanla, nefis belli doyuma ulaşıp, arzular normale dönünce, gözler açılır ve belli yanlışlar görülmeye başlanınca da, ya aşk nefrete, ya da belli bir gerçekçilik çizgine taşınarak, kalıcı bir sevgiye dönüşür.
Her zaman makbul olan da sevgidir.
O meşhur, Leyla ile Mecnun, Aslı ile Şirin, Arzu ile Kamber benzeri efsanevi aşk hikayelerinin özü, bunların birleşememeleridir.
Siz hiç uzun süre evli kalmış efsanevi aşk hikayelerine rastladınız mı?
Aslında benim bugün anlatmak istediğim, bu tür aşklar değil.
Benim anlatmak istediğim.
Başta da dediğim gibi.
Biz, her konuda, futbolda, siyasette, bir düşünsel açılımda, körü körüne, deli gibi aşık olup fanatikleşerek kendimizden geçiyor, sonra da toplumsal kutuplaşmaya yelken açıp çatışıp duruyoruz.
Futbol, görsel zenginliği olan spor dallarından sadece birisi.
Kulüplerimiz de, bu organizasyonu hayata geçirmeye çalışan insanların bir araya geldiği sadece bir yapılanma.
Siyasi partiler de, ülkeyi yönetme adına öne çıkan siyasi aktörlerin ortaya koyduğu bir yapı.
Her iki yapı başta olmak üzere, bu tür kimi yapılanmaları beğenip, o yapıya sempati duyup, bu yapılarda ya aktif olarak yer alırsınız ya da desteklersiniz.
Ama bunlar için “Ölmeye geldik” gibi saçma sapan sloganlarla savaş naraları atarak yiğitlenme ya da efelenme saçmalığı içine girmezsiniz.
Bir takımı, ömür boyu başarılı olsun, olmasın destekleyebilirsiniz.
Ama bir siyasi yapıyı, bu şekilde desteklemek saçmalıktan hatta ülke ve ülke insanına ihanetten başka bir şey değildir.
Bir parti, gerçekçi, çağdaş, başarılı olduğu sürece desteklenir.
İdeolojisinden kopmuş, rotası tamamen değişmiş bir partiyi ömür boyu tüm yanlışlarına karşın desteklemek, vatana ve millete ihanettir.
Bakın Churchill ne demiş:
“Bazı insanlar prensipleri için partilerini değiştirir. Bazıları partileri için prensiplerini değiştirir.”
İnsan, prensipleri için parti değiştirebilir ama partisi için prensiplerini değiştirmemeli.
Maalesef bizde, iktidar nimetlerinden ya da bulunduğu yapının gücünden yararlanmak için tam tersi yapılıyor.
Ben prensipleri için partisini bırakan hatta en ağır şekilde eleştirenleri alkışlıyorum.
Bunlar, gerçek yurtsever ve milletseverler.