7 HAZİRAN seçimleriyle ilgili bir sürü senaryo üretilmekte. Bu senaryoları üretenlerin önemli bir bölümü, olaya kendi pencerelerinden bakıp, öngörülerini de kendi hayallerine göre şekillendirmekteler. Tüm bu tarafgirliklere karşın, olaya...

7 HAZİRAN

seçimleriyle ilgili bir sürü senaryo üretilmekte.

Bu senaryoları üretenlerin önemli bir bölümü, olaya kendi pencerelerinden bakıp, öngörülerini de kendi hayallerine göre şekillendirmekteler.

Tüm bu tarafgirliklere karşın, olaya objektif yaklaşıp, vatandaşın nabzına baktığınızda, CHP, MHP ve HDP’nin oylarını artıracaklarına kesin gözüyle bakılmakta.

Eğer bu öngörü gerçekleşirse, AK Parti ciddi bir oy kaybına uğrayacak demektir.

Böyle bir durumda, dört parti de meclise taşınırken, temsilde adalet aynen devam ederken, yönetimde istikrarın sağlanıp sağlanamayacağı konusunda bugünden net bir şey söylemek mümkün değil.

Yani, Türkiye yeniden koalisyonlar dönemine hatta siyasi istikrarsızlığın batağına sürüklenebilir.

Böyle bir kaygıdan söz ederken, ne pahasına olursa olsun, salt siyasi istikrar adına AK Parti desteklensin demek istemiyorum.

Eğer toplumda, AK Parti’nin misyonunu tamamladığı kanısı uyandıysa, o zaman AK Parti dışında bir partinin, örneğin CHP ya da MHP’nin tek başına iktidara gelmesinin, olası koalisyonlar dönemlerinden çok daha yararlı olacağını söylemek istiyorum.

Son zamanlarda sık sık vurgulamaya çalıştığım anarşizmden, bugün de söz etmeden geçemeyeceğim!

Salt mevcudu eleştirmekle yetinip, alaşağı etmeye çalışırken, yerine neyin nasıl konacağının da düşünülmesi gerekir!

Eğer bu yapılmazsa, bu anlayış anarşizmdir.

Anarşistler, salt mevcudu yıkmaya odaklanırlar.

Yerine neyi nasıl koyacaklarını hiç düşünmezler.

Örneğin bir eviniz var.

Bu evi beğenmeyebilir, yıkmak isteyebilirsiniz.

Ama yıktıktan sonra, bu evin yerine, nasıl bir ev ve bu evi hangi kaynakla yapacağınızı da ortaya koymanız gerekir.

Sorumluluk bilinciyle hareket ederek oyumuzu verirken, gelenin gideni aratmayacağı bir iktidarın hesabını da yapmamızda yarar var!

Olaya bu açıdan bakarsak, iktidara üç partiden hangisinin geleceği o kadar önemli olmayabilir.

Bu durumda, mevcut partiler, alacakları oyun yüzdelerinden söz etme yerine, tek başına iktidar olabilecekleri bir seçim stratejisi ve buna dönük olarak da, hamasetten ve de olmayacak vaatlerden kaçınarak, inandırıcı ve de gerçekçi projelere yönelmelerinde büyük yarar var.

Son çıkışlarıyla ve aday belirlemede gösterdikleri duyarlılıkla CHP ve MHP’nin kamuoyuna güven vermeye başladığını söyleyebiliriz.