BUNDAN tam 59 yıl önce gerçekleştirilen genel seçimlerde milletvekili adayı olan babam rakibine karşı kaybetmiş. Rakip partinin destekleyicileri, seçim sonucunun belli olmasından sonra şimdiki Mc Donald's binası olan evimizin önüne gelerek...

BUNDAN

tam 59 yıl önce gerçekleştirilen genel seçimlerde milletvekili adayı olan babam rakibine karşı kaybetmiş. Rakip partinin destekleyicileri, seçim sonucunun belli olmasından sonra şimdiki Mc Donald's binası olan evimizin önüne gelerek davul zurna çalıp, zaferi kutlamışlar. Zamanının şakacı, esprili, akıllı bir kadını olan ninem, Obalı Atiye Hanım, balkona çıkarak göstericilere gereken dersi vermiş, onlar da dağılmış…
Babamın eğitimli, görgülü siyasi rakibinin, bir hemşerisinin mağlubiyeti ile alay etmeye yönelik bir çağrısı olmaksızın kendiliğinden gelişen organizasyon yıllar içinde unutulup gitmiş. O olay, seçim atmosferindeki gerginliğin galibiyet sonrası dışavurumu olarak algılanmış. Sonradan çok iyi arkadaş olan iki rakibin ölünceye kadar, sabah gün doğmadan çalan manyetolu telefonda başlayan, çoğunlukla Alanya gündemine ait sohbetleri, şehrin muhtelif mekânlarında sürmüş.
Yalnızca, 86 yaşındaki annemin zaman zaman gülmek için anlattığı bir anekdot şeklinde kalan davullu zurnalı kutlama, ailemizde geleceğe yönelik bir intikam duygusu barındırmamış. Birbirimizin yüzüne bakmakta olduğu, tasa ve sevinci ortak yaşadığımız şehrimiz insanının günümüzde belki ilkel, uygarlık dışı olarak tanımlanabilecek davranışı o yıllara ait bir naiflik olarak anılmış.
Ama aynı binanın önüne tam 59 yıl sonra yine bir intikam, gözden düşürme, aşağılama, ders verme, had bildirme organizasyonu yapılıyorsa… Bu organizasyon 59 yıl öncesindeki seçim süreci gibi yoğun, kırıcı, meşakkatli bir dönem sırasında artan tansiyonun birden gevşemesindeki gibi gerçekleştirilmemişse… Aksine; planlı, düşünülmüş, halka en geniş anlamda yayabilmek için işbirliğine gidilmiş, tam saati beklenmişse…
Her şeyden önemlisi; 59 yıl önceki gibi karşıtlığın yalnızca siyasi düşünce bazında kaldığı, şehirdeki hemşerilerinin o günlere ait çok doğal sayılabilecek kendiliğinden geliştirdiği bir sivil olay değilse… Tersine, önemli bir kurumun; şehir halkının en geniş ölçekte temsil edildiği, halkının refah içinde yaşamasını sağlamanın birincil görevi olduğu; halkın oylarıyla şekillenen, halkın vergileriyle, harçlarıyla ayakta duran, şehrimizin emaneti Belediye Başkanlığı’nın bir kuruluşu tarafından gerçekleştiriliyorsa…
Ninemin 59 yıl önce yaptığı gibi, bu gösteriyi bir “nevbet vurma” gibi algılayıp hoş karşılayamam, görmezden gelemem. Tersine, şehrini seven, onun gidişatından kendini sorumlu kılan bir insan olarak, dünya ile her anlamda bütünleştiği söylenen şehri yönetmekte olan kurumsal yapıyı sorgularım. Vatandaşından, seçmeninden; kurumsal niteliğini kullanarak, onunla alay etmek, ibreti alem olsun diye davul vurma hakkını kimden aldı diye sorarım…
Yalnızca, ezbere bildiği iki marşla; İstiklal Marşı ve Dağ Başını Duman Almış marşlarıyla büyümüş 60 yaşında bir insan olarak, bunun benim en büyük hakkım olduğuna inanırım…