Umman’da yaşayan ve turizmde farklı konularda başarılı bir iş insanı olan İspanyol arkadaşım Hugo Lopez, İspanya’da yaşayan sevgilisiyle Ekim ayında 3-4 günlüğüne İstanbul’da tatil yapmaya karar vermişlerdi.
Hugo, futbol hayatına Barcelona’da başlayıp dokuz farklı ülkede santrafor olarak oynadıktan sonra, futbolu Umman’da bırakmış başarılı da bir sporcudur.
Onlara İstanbul’da bir kaç yer önerdim.
Son akşama kadar da keyifli günler geçirmişler, güzel ama pek kaotik İstanbul’da.
Bol yürüyüşlü bir günün ardından otellerine dönerken Galata Köprüsü’nü yürümek yerine çok yakındaki otellerine taksiyle gitmeye karar vermişler.
Beş Avro’ya da anlaşmışlar.
Köprüyü geçince taksi şoförü durmuş ve mesai saatinin bittiğini, arabayı bir diğer arkadaşına devretmesi gerektiğini söylemiş.
Diğer şoför gelmiş.
TRAFİK KİLİT ORADA
Gidilecek yönde trafiğin tıkalı olduğunu (klasik taksici söylemidir ya hani, abi orası kilit), artık kalan mesafeyi yürümeleri gerektiğini bizimkilere söyleyerek parasını istemiş.
Hugo mutsuz bir şekilde beş avroyu uzatmış.
Yeni gelen taksici nakit para kabul edemeyeceğini, kartla ödemeleri gerektiğini söylemiş.
Hugo kredi kartını uzatmış.
Şoför kartın hata verdiğini söylemiş.
Hugo buna inanmamış ve işlemi görmek istediğini belirtmiş.
Bunun üzerine şoför az önce ayrılan ilk şoförü çağırmış.
Bu sırada Hugo kartından 35 Avro çekildiğini belirlemiş.
Ve kartını kopyaladıklarından endişe ederek yakınlarındaki bir polisten yardım istemiş.
Polis gelince ikinci şoför önce olay yerinden kaçmış, daha sonra diğer şoför arkadaşı onu arayınca geri gelmiş.
Hugo bu arada ikinci şoförün kimlik bilgilerini almış.
Türk tarafında kimse Türkçe dışında bir başka bir dil bilmediği için, tüm diyalog google çeviri uygulaması yardımıyla yapılmış.
İŞTE TAM DA BURADA TAKSİNİN SAHİBİ DEVREYE GİRİYOR
Bu arada taksinin sahibi adam gelip önce taksiyi ilk kullanan adamı yumruklamaya başlamış.
Daha sonra da Hugo’dan şikayetçi olmamasını istemiş.
Polis de, şikayetçi iseler eğer, karakola gelmeleri gerektiğini söylemiş.
Otele gidip, duş alıp, üzerlerini değiştirip rezervasyon yaptırdıkları İstanbul’daki son akşam yemeğine gidecek olan İspanyol çift, bu işlemin ne kadar süreceğini sormuşlar.
“Bir saat kadar” cevabını alınca da şoförlere bir ders olsun, bir daha başkalarını kandırmasınlar diye ifade vermeyi kabul etmişler.
Saat bu sırada 19.00 gibiymiş.
Polis, taksi şoförü, Hugo ve kız arkadaşı adamın taksisine bindirilip hep birlikte şoföre bazı tahliller yapılmak üzere hastaneye götürülmüşler.
Nasıl uygulama ama, beşi bir yerde.
Saat 23.30’u bulduğunda Hugo, “yeter artık biz daha fazla kalmak istemiyoruz, şikayetimizi dinlediniz, biz artık gidelim, yarın uçacağız, hem karnımız da aç” demiş.
YOK ÖYLE HEMEN KAÇMAK, DAHA NE OLDU Kİ?
Polis ise onları, “başladık bir kere, gidemezsiniz şimdi bir yere” diyerek bırakmamış.
Bunun üzerine İspanyol büyükelçiliğini arayarak yardım istemişler.
Saat 00.30’u bulduğunda, “Eğer şikayetçi olmadığınızı dilekçeyle yazarsanız” sizi bırakırız demişler.
Hugo son bölümünü de şöyle anlattı:
“Mecburen yakamızı kurtarmak için kabul ettik.
Olaydan 6 saat sonra otelimize dönebildik.
Mutsuz, hayal kırıklığına uğramış ve aç bir şekilde.
Ders verelim dedik, dersimizi aldık.
Bir daha İstanbul’a gitmek zorunda kalırsam iki kere düşüneceğim.”
BUNU YAPANLAR OLUR DA BU YAZIYI OKURLARSA UTANIRLAR MI ACABA?
Hiç sanmıyorum.
Hugo’nun anlattıkları, İstanbul’da yaşayanları şaşırtmamıştır.
Her yeri dingildeyen bir ülkede, tıkır tıkır işleyen bir ulaşım sistemi de hayal olurdu zaten.
İstanbul 2024 yılında 19 milyona yakın yabancı misafir ağırlamış.
Bir çoğunun başına benzer olaylar gelmiştir.
Türk olduğumu bilenler genellikle Türkiye’de yaşadıklarını anlatıyorlar.
Genel özeti de şöyle: “Taksiciler başta olmak üzere herkes gergin, neredeyse hiç kimseyle İngilizce olarak anlaşamıyoruz ama yine de çok güzel bir şehir. Çok iyi insanlar da tanıdık, yemekleriniz şahane.”
Oysa ne kadar da önemlidir gelen misafirlerin ilk temas ettikleri insanlardan olan taksi şoförlerinin davranışları.
Türkleri bile kazıklamayı deneyen ve bunu sıkça başaran İstanbul taksicileri için, yabancı misafirler kolay bir av gibi gözükebilirler.
AMA ESKİ SANTRAFORU KANDIRAMAMIŞLAR
Ama Hugo gibi uyanıkları son gününü berbat etmeyi bile göze alarak mücadele etmeye çalışmış.
Ama başaramamış.
Antalya’da taksi şoförlerinin turizm bilinci çok daha gelişmiş durumda.
İçlerinde dürüst olanlarını tenzih ederek söylüyorum.
Ama emin olun, İstanbul’da doğmuş birisi olarak bile İstanbul’da kendimi güvende hissetmiyorum.
İstanbul adeta vahşi bir orman gibi.
Gerekmedikçe de hiç taksiye binmiyoruz.
Toplu taşıma araçları, özellikle de vapurlar şahane.
Oysa Arap ülkesi diye küçümsediğimiz, mesela Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki taksi sistemini bir görseler ve bize de uyarlasalar ne iyi olurdu.
Bu yazımı okuyan bir yetkili olur ve aksiyon almak isterse eğer, taksinin detayları bende var.