YILIN son yazısını yıllarca ailemin nafakasını kazandığım, itiraf etmeliyim ki çok şey borçlu olduğum ve emekliye sağlıklı bir şekilde ayrılma mutluluğuna erdiğim kurumum için yazmak istedim. Çünkü her idarede görev yapmanın zor...

YILIN

son yazısını yıllarca ailemin nafakasını kazandığım, itiraf etmeliyim ki çok şey borçlu olduğum ve emekliye sağlıklı bir şekilde ayrılma mutluluğuna erdiğim kurumum için yazmak istedim. Çünkü her idarede görev yapmanın zor olduğunu ama vergi idaresinde görev yapmanın ise daha da zor olduğunu en iyi bilmesi gerekenlerdenim.

Hıristiyanların kutsal kitabı İncil'in dört kitabı vardır ve bunların bir tanesi "MATTA" İncil'idir ve adı geçen Matta aynı zamanda İsa peygamberin 13 havarisinden yani yakın arkadaşından biridir. Bu kişinin mesleği "Vergi Memurluğu"dur. Ayrıca adı geçen bu İncil'in 5. BAP'ında İsa havarilerine şöyle der:

"Ben size derim, düşmanlarınızı sevin çünkü eğer sizi sevenleri severseniz ne karşılığınız olur? Vergi mültezimleri de (vergi memuru) öyle yapmıyor mu?"

Yani İsa peygamber, vergi memurları sadece kendini sevenleri sever demek istiyor. Vergi memurlarının karşılıksız kimseyi sevmeyeceği de böylece bir peygamberin ağzından bir kutsal kitaba girmiş oluyor.

Söylenen söz ve yazılan kitap 2000 yıl öncesine ait bir kitaptır ve vergi memurluğunun sevimsiz bir meslek olduğu peygamber ağzıyla teyit edilmiş bulunuyor. Bu nedenle vergi memurluğu zor diyorum. Çünkü insanlardan en az canı kadar değerli olan bir şeyi istemek ve devlet adına almak zorunda, hem de karşılıksız olarak. Karşılığı var tabi ama bireysel bir karşılık değil bu, toplumsal bir karşılık.

Bu zor ve insanlarca sevimsiz dairede görev yapan idareci ise sıradan üç yıldız bir otelin yöneticisi kadar ücret alamamaktadır. Ya da bir otelin aşçısının aldığı ücretin yanına bile yaklaşamamaktadır. Milyonlarca liranın sorumlusu olarak emeklilikten sonra on yıl daha mali sorumluluğu vardır. Fakat beraber çalıştığı servis görevlisi mesai arkadaşının aldığı ücret kadar ücret almaktadır. Bir memur sadece kendi işi ile sorumlu iken o dairede görev yapan 150 memurun işinden ve davranışından sorumlu tutulur. Buna rağmen ne Ali'ye yaranabilir, ne de Veli'ye. Bir Peygamberin bile sevimsiz ilan ettiği bir görevi yerine getirmenin zorluğu karşısında ona verilen ücret devletin hak ve adalet duygusundan yoksun olduğunun göstergesidir. Nasıl bir adalet duygusu bir daire amirine mahiyetinde çalışan memurla aynı ücreti layık görebilir.

Devletin, yaptığı hizmete saygı duymadığı daire amirine, memurun ve halkın saygı duyması mümkün müdür? Saygınlığı yaratacak olan tabi ki para değildir fakat ona verilecek değerdir. Bu değeri önce bağlı bulunduğu devlet ve kurumdan görmelidir ki, özgüveni artarak işine kendini daha çok verebilsin. Kafasında devletinin ve kurumunun ona yeterli değeri vermediğini düşünen ve gören bir idarecide nasıl bir özgüven olabilir? Nasıl bir istek ve arzuyla çalışması beklenebilir? O da nihayetinde etten ve kemikten yapılma bir insandır ve kendine göre bu durumdan üzüntü duyuyordur. Çünkü aynı üzüntüleri birkaç yıl önce kendim de yaşamıştım. Mesleği erken bırakmamdaki sebeplerin başında da bu gelmektedir. Yıllarca sorunlarımızı iletecek bir muhatap bulamadığımızdan artık uğraşmanın ve bu ücret için çalışmanın yersizliğini gördüm ve emekliye ayrıldım. Devlet ve siyaset erkinin bir an önce bu adaletsizliği ortadan kaldırmasını diliyor, Alanya'da yaşayanlar başta olmak üzere iyi insanların yeni yılda daha sağlıklı, daha mutlu, daha başarılı ve sevgi dolu olmalarını yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

Sağlıcakla kalın.