Türkiye bir seçim sancısından henüz çıkamadan, yeni sancılara maruz kaldı. Ne olduğunu henüz anlayamadığımız Balyozlar, Ergenekonlar arasına bir de Bağımsızlar, sporda şike söylentileri ve sancıları ile ülkemizdeki 'Şehitlerimiz”...
Türkiye bir seçim sancısından henüz çıkamadan, yeni sancılara maruz kaldı. Ne olduğunu henüz anlayamadığımız Balyozlar, Ergenekonlar arasına bir de Bağımsızlar, sporda şike söylentileri ve sancıları ile ülkemizdeki “Şehitlerimiz” göz ardı edildi. Bu ülkede, nice ana kuzuları PKK'ya kurban edilmeye devam mı edilecek? Doğuda yaşanan bir gerçek var ki, kesinlikle göz ardı yapılamaz! Bazı Kürt kökenli vatandaşların çocukları, ellerinde taş ve molotoflarla, havai fişeklerle polise, askere karşı tüm güçleriyle karşı koyuyorlar. Yarın bu çocukların ellerinde silahlar olacak çünkü çekirdekten yetişiyorlar. Uzun sürmez, bir kaç sene sonra bu çocuklar terörist olursa kimse şaşırmasın. Öldürülen bu askerler ve polislerimizin vebali kimdedir? Her şehidin arkasından “Vatan sağ olsun” denir. Bu aslanların katliamları daha ne kadar sürecek? 40 binin üstünde “Vatan sağ olsun” dendi, yetmez mi? Her gün “Vatan sağ olsun” mu diyeceğiz? Kürt açılımı dendi, katil teröristler sınırda kurulan bir mahkemenin kararıyla, zafer işaretleriyle Türkiye'ye girdiler. Türkiye’de tutuklanan general, amiral, subay ve astsubayların haddi hesabı kalmadı. Tutuklanan askerlerimiz Silivri’de yargılanmalarını bekliyorlar. Teröristler ise hemen hemen her gün bir askeri hedef alıp, katlediyorlar ve bizler ne yapıyoruz? “Mekanları cennet olsun” diyerek susuyoruz! Türkiye bu adı konamayan savaşa ne diyor? ABD mutlu, AB mutlu, mutsuz olan şehit ve asker aileleri. Her ikisi de mutsuz, aile hayatları karardı. Asker aileleri, yıllarca Türk ordusuna hizmet veren bu general, amiral, subay ve astsubaylar hatalı işler yaptılarsa, askeri istihbaratın haberi nasıl olmadı, bunu anlamak mümkün değil… Ülkemizde faaliyet gösteren tarikatlar ful çalışıyorlar. Girdiğimiz işyerlerinde rastlıyoruz, işyeri sahiplerinden,para topluyorlar. Bu paraları da Kuran kursları için istiyorlar. Ellerinde ne bir makbuz, ne bir evrak, bu “Paralar” nerelere gidiyor? İşyeri sahiplerinin çoğu istemeyerek veriyor, sanki bir korku yaşıyor gibi tavırları var, acaba neden? Bu ülkede Diyanet bu konularla ilgilenmiyor mu? Yoksa bu paralar da Deniz Feneri’ne mi gidiyor? Tarikatların seçimlerdeki rollerini unutmamak gerekiyor. Ben bu konuda da oldukça deneyim sahibi oldum. Katıldığım seçim çalışmalarında, bilhassa köy hanımlarının söylemleri çok dikkat çekiciydi. Seçimde yaşadıklarımdan dolayı oldukça mutluyum. Vatan vazifesi gibiydi. Yorgunluğu bir tarafa koyarsanız, oldukça güzel anılarım oldu. Kırsal kesimdeki halktan duyduğum sözler genel olarak aynıydı. “Bize hangi hediyeyi vereceksin?” dediler. Bu sözü o kadar çok duydum ki, inanın seçim mi, yoksa yardım dağıtma konvoyunda mıyım diye sık sık düşündüm. Ne kadar da değişmiş insanlar, hediye karşılığı oy, yani hediye eşittir oy. Acı ama gerçek bu. Bense seçimlere kendi imkanlarımla oldukça dürüst bir şekilde katıldım. Hizmet aşkı, kadınları mecliste temsil etmek, onların hakkını korumak, en büyük hedefimdi. Yalan söylemedim, “Sizi hediyelere boğacağım” demedim. Türkiye artık AK Parti sayesinde hediyelere alıştı. Yıllardır bu hediyeler, sosyal yardım adı altında veriliyor. Kısacası artık, vatan sağ olsun!