Alanya, şu günlerde yeni Kaymakam Şakir Öner Öztürk ile tanıştı. Bu vesileyle tarihten günümüze Alanya Kaymakamları ve unutulmayan öykülerini sizlerle paylaşıyoruz

KONUYA "Kaymakam" kelimesinin etimolojisiyle başlayalım. "Kaymakam" tabiri Arapça'da "Yerine" anlamına gelen "Kaim" sözcüğüyle, "Mevki" anlamına gelen "Makam" sözcüğünün birleşmesinden oluşur. 1950'li yıllara kadar "Kaymakam" kelimesinin karşılığı olarak "İlçebay" terimi de kullanılmıştır. Kaymakamlık, Osmanlı'da Padişahlık makamını, günümüzde hükümeti temsil eder. Kaymakam, ilçenin genel yönetiminden sorumlu olan, ilçedeki en yetkili devlet görevlisidir.

ALANYA'DA KAYMAKAMLIK MAKAMI NE ZAMAN OLUŞTURULDU?

O zamanki adı Alaiye olan ilçemizde Kaymakamlık makamının oluşturulması, Osmanlı padişahlarından Sultan Abdulmecit dönemine rastlar. Tarih hicri 1263, miladi 1846'dır. 1846 yılında Alanya müstakil bir sancaktı yani livaydı, vilayet statüsündeydi ve sancakları Kaymakamlar idare ediyorlardı. Alaiye bu tarihte şu 5 nahiyeye ayrılmaktadır.

1- Alaiye merkez
2- Akseki
3- İbradı
4- Senir ve Düşenbih
5- Manavgat

ALANYA SANCAĞI'NIN İLK KAYMAKAMI KİMDİR?

Alanya Sancağı'nın ilk Kaymakamı Kapıcıbaşı Rıfat Bey'dir. Kendisi muhassıldır yani vergi memurudur.
1846 yılında başlayan Alanya Kaymakamlık makamına değişik, pek çok renkli sima atanmıştır. Bunlardan bazıları hükümetlerde "Bakan" olarak görev yapmış, pek çok önemli şehrin valiliklerinde bulunmuşlardır. Tarihe not düşüyoruz. Alanya eski Kaymakamlarından Celal Keşmir, Osmanlı Sadareti'nde bakanlık yapmıştı. Küçüklüğü Alanya'da geçen oğlu Halit Nazmi Keşmir de Maliye Bakanlığı yapmıştır.

Celal Keşmir, Alanya'da 1901-1903 yılları arasında Kaymakamlık yapmıştır. Tevfikiye Medresesi'nin kurucusu, o dönem Alanyası'nın önemli eşraflarından olan Mustafa Fevzi Efendi'nin desteğini alan Celal Keşmir, Alanya'dan Bozkır'a kadar bir kervan yolunun açılmasında büyük gayretler gösterir. Onun daha sonraları Damat Ferit Paşa kabinesinde görev alması, İstiklal Harbi karşıtlığına girişmesi, yine İstiklal Harbi sonrasında ülkeden çıkarılan 150'likler içine girmesi, onun eksileri olarak görülecektir.
İbradı 1862 doğumlu olan Cemal Keşmir, Damat Ferit hükümetinde Dahiliye Nazırlığı yani İçişleri Bakanlığı yapar. Ancak istiklal harbi sonrası 1924 yılında yukarıda da söylediğimiz gibi milli mücadele karşıtlığından dolayı Romanya'ya sürgüne gönderilir. 1938 yılına kadar Köstence'de kalır. Afla ülkesine döner. 1949 yılında İstanbul'da vefat eder. İşte size bir dönem Alaiyesi'nin Kaymakamı Celal Keşmir'in hikayesi.

ALANYALI'YA FRAP VE KONKEN ÖĞRETEN KAYMAKAM

Araştırmalarımızda 1930 senesine kadar Alanya'da kazanç gayesi güden kumarın oynanmadığını tespit ettik. Bunu merhum Dr. Ali Nazım Köseoğlu anılarıyla, anlattıklarıyla teyit etmektedir. Alanya'da 1930 senesine kadar Alanyalılar boş zamanlarında kahvelerde tavla, tombala, basara, papaz kaçtı gibi eğlence şeklinde oyunlar oynamışlar, bu oyunlarda kaybedene bir çay veya bir lokum parası karşılığı ödeme cezası verilmiştir. 1930 yılında Alanya'ya tayin edilen Adil Bey ismindeki kaymakam, zeki, sempatik ve sosyal hareketleriyle maharetlidir. Adil Bey, Alanya'nın zengin ağaları ile münasebet kurarak, yaşantılarına frap ve konken isimli kağıt oyunlarını da sokmuştur. Merhum Ali Nazım Köseoğlu o günleri şöyle anlatıyor:

"Bu olay kısa sürede çığ gibi yayıldı, orta tabakaya sirayet etti. Kahvehanelere sirayet etti. Akşamları evlerine gidemeyen kumarbazlar türedi. Mülk satmalar başladı. Yayla zamanında Türbelinas çardaklarında, bazen evlerde, yatacak yeri olmayan üst kademedeki memurlar ve kaymakam, ağaların çardaklarında gecelemeyi tabi karşıladılar. Bu huzursuzluğu, iflasları arttırdı. Şikayetler başladı. Nihayetinde Kaymakam Adil Bey şikayet edildi ve başka bir yere nakline karar verildi."
Adil Bey'in nakil emri gelir fakat kendisinin avukat ehliyeti olduğu için bundan istifade ederek Alanya'da kalmayı tercih eder ve yazıhane açar. Ancak itibarını kaybetmiştir. Borçlanmıştır. Şehri terketmeye karar verir. Eşraf borçlarının ödemesine yardımcı olur. Alanya'dan ayrılacağı sırada kendisine yılbaşı teyyare biletinden büyük ikramiye 20 bin TL çıkar. O tarihlerde yılbaşı teyyare biletleri çıkmaktadır. Mersin'e gidip yerleşmeyi düşünürken, bu biletlerden alır. Vapurla yılbaşında Mersin'e gidecektir. Halktan bazı kimselerle hareket için o günlerin tahta iskelesine gelirler. Uğurlanır. Mersin'e indiğinde radyodan biletine 20 bin liranın isabet ettiğini öğrenir. Bu para ile Mersin'de düzenli bir hayat sürer. Kumar alışkanlığını bırakır. Ticarete başlar, zengin olur. Faydalı evlatlar yetiştirir. Ancak o günleri bilen ve birebir yaşayan merhum Dr. Ali Nazım Köseoğlu şöyle bir tespitte bulunur: "Adil Bey'in sosyal bünyesinde ektiği tohum inkişafını devam ettirdi."
Bu yıllarda Alanya merkez nüfusu 5 bin civarındadır.

İSYAN EDEN ALANYA KAYMAKAMI

1910 Alaiye'sinde isyan eden bir kaymakam Mehmet İzzet Bey. 1919 Alaiye'si harap haldedir. Bu yıllarda Alaiye Konya sancağına bağlıdır ve resmi kayıtları sancakta salname olarak tutulmaktadır. Bu salname kayıtlarına giriyoruz: "Alaiye Hükümet Konağı yıkılmak üzeredir. Hapishanede bulunan tutuklu ve hükümlülere yiyecek verilemiyor. İlçenin bir ucundan diğer ucuna gitmek için 40 saati harcamamız gerekiyor. İlçede 8 jandarma vardır. Bunlardan biri nahiyelerde dönüşümlü görevlendiriliyor, ikisi postada, kalanlar hapishanede görevlendiriliyor. Memurların ve katiplerin işlerine vilayetçe son verilmiş durumdadır. Kaymakam Mehmet İzzet Bey, isyan noktasına gelir. Der ki; "Hükümetin ismi mevcut, cismi mevkut. (Halsiz düşmüş, bitmiş anlamında)" Mehmet İzzet Bey, devlete 'Ya isteklerimi kabul edin, ya da beni görevden alın' diyor."

ÇIRAKLARI TOKATLAYAN KAYMAKAM ZİYA BEY

Bugün hayatta olmayan bir kuşak arasında çok konuşulan ve Başbakanlık Osmanlı arşivlerine giren, Alanya Kaymakamı Ziya Bey'in 1915 yılı Ocak ayında çırak Hüseyin ile Deli Halil oğlu Ahmet'i tokatlaması olayı şöyle gelişir. 1915 yılı Ocak ayında Asakir-i Muavine alınmasını görüşmek üzere yani orduya gönüllü asker, maaşsız asker alınmasını görüşmek üzere şimdiki Askerlik Şubesi'nin bulunduğu bölgede Alanya eşrafı ve Kaymakam Ziya Bey bir toplantı yapmaktadır. Kaymakam Ziya Bey, kendisi hakkında asılsız dedikodular yaydıklarını ve kazada görev yapan bayan öğretmene dil uzattıklarını ileri sürdüğü çırak Hüseyin ve Deli Halil oğlu Ahmet'e tokat atar. Alanyalılar söylemesi kolay diye kısaca 'Dellalioolu' der. Jandarma Kumandanı Yüzbaşı Zeynel Ağa ve Komiser Muavini Hasan Efendi bu şahısları Kaymakam'a karşı desteklemektedir. Bu sırada Azakzade Şevki Efendi, Kaymakamın yakasına yapışarak "Artık yeter!", Halim Ağazade Mehmet Efendi ise "Vurunuz!" diye bağırmış, Yüzbaşı Zeynel Ağa da "Resmi makamda kaymakam dövülmez" diyerek onlara mani olmuştur. Yapılan soruşturmada bu olayın Kaymakam Ziya Bey'e leke sürmek için yaratıldığı anlaşılmıştır. Zaten soruşturma neticelenmeden kaymakam Alanya'dan ayrılmıştır. Böylece sorun büyümeden önlenmiştir.

33 ALANYALI'YI TUTUKLATAN KAYMAKAM DEMİR SABRİ

Bu olayı o dönemde yaşayan ve yakın akrabaları da bu olayla ilgili tutuklanan merhum Dr. Ali Nazım Köseoğlu şöyle anlatır:
"1933 yılında Alanya Kaymakamı Sabri Demir Bey'dir. Belediye Başkanı da Hüseyin Hacıkadiroğlu'dur. Kuyularönü'nde aile mezarlığı olan kısımdan yol geçirilmesi kararlaştırılmıştır. Hadise duyulunca başta Şakirzade Hüseyin Bey ve Talat Bey'in damadı Halim Ağazade Nuri Efendi olmak üzere bir dilekçe yazarlar ve dilekçeyi şehrin ileri gelenlerinden bazı eşrafa da imzalatırlar. Dilekçede buranın aile mezarlığı olduğu belirtilerek "Asla el sürdürmeyiz" gibi ibareler vardır. Dilekçeyi Şakirzade Hüseyin Bey götürür, kaymakam dilekçeyi hoş karşılamaz. Hüseyin Gücüoğlu alması için ısrar eder ve "Bu iş şurai devlete kadar" der. Kritik devirlerdir. Menemen hadisesinin zuhur ettiği yıllardır. Bu ısrar bir isyan şeklinde algılanır. Kaymakam dilekçeyi alır, Ankara'ya gönderir. Ankara'da iş alevlenir ve telsiz ile kaymakama tevkif emirleri verilir. Bayram arifesidir, önce Talat Bey tutuklanır. Kendisi 1904-1927 yılları arasında Alanya Belediye Başkanıdır ve Atatürk'ün İstiklal Mücadelesi'nde Alanya Kuva-i Milliye Reisidir. Ardından Şevki Azakoğlu ve Şakir Hüseyin Bey mahkeme kararıyla tutuklanır. 30 kişi de bayramın üçüncü günü tutuklanır. Olay Ankara nezdinde dikkatle incelenir, bunun bir isyan ve karşı gelme durumu olmadığı anlaşılır. Talat Bey sorumluluğu üzerine alır. Üç kişi bir ay, 30 kişi de 27 gün tevkiften sonra serbest kalır.

MEZARLIK HADİSESİNE KATILIP TUTUKLANANLAR

1- Talat Görgün Bey 2- Tevfik Azakoğlu 3- Şevki Azakoğlu 4- Şakirzade Hüseyin Bey 5- Halim Ağazade Nuri Bey 6- Ağaoğlu Mehmet Efendi 7- Aşçı Hacı Ahmet Helvacı 8- Fehmi Efendinin Mehmet Salur 9- Müftüoğlu Adil Efendi 10- Hatipoğlu Enver Efendi 11- Berber Mehmet Ali Usta 12- Pelitoğlu Ahmet Usta 13- Pelitoğlu Mustafa Çavuş 14- Topaloğlu Hasan Efendi 15- Dilsizin Necati Efendi 16- Bahrizade Hüseyin Efendi 17- Saatçi Hasan Efendi Hoca 18- İbrahim Efendi Hoca 19- Hacı Hafız Kadir Efendi 20- Eczacı Şevket Bey 21- Şakir'in Hamit Bey 22- Gümrükçü'nün Hüseyin Efendi 23- Balağanın Fevzi Efendi 24- Toramanın Hasan Efendi 25- Sabir Efendi Hoca 26- Müftülerin Bahri Efendi 27- Hacı Bahri Efendi'nin Emin Efendi 28- Kahvecioğlu Efendi 29- Müdürün Hasan Efendi.
Bu olayla ilgili merhum Tevfik Azakoğlu'ndan da şöyle bir anekdot dinlemiştim. Merhumun babası Sarı Şevki lakaplı Şevki Azakoğlu da tutuklananlar arasındadır. Kendisi Harp Okulu'ndan terktir. Atatürk'le bir okul arkadaşlığı vardır. Yani tanışmaktadırlar. Konu Ankara nezdinde incelenirken isim dikkat çeker. Bizzat Atatürk olayla ilgilenir ve "Benim bildiğim Sarı Şevki'nin olduğu yerde böyle bir iş olmaz. Kendisini tanıyorum, olayı iyice araştıralım" der. Merhum Tevfik Azakoğlu bu olayı anlatarak "Tutuklananların serbest kalmasında babamın da böyle bir rolü olmuştur" derdi.