Dün bir dost meclisinde sohbet ediyoruz. Konu, döndü dolaştı; Antalya, Serik, Manavgat ve Tosmur'daki su baskınlarına geldi. Bir arkadaş, bizzat tanık olduğu Antalya'daki su baskınını anlattı. '…Antalya'ya bir deli(!) yağmur...
Dün bir dost meclisinde sohbet ediyoruz.
Konu, döndü dolaştı; Antalya, Serik, Manavgat ve Tosmur’daki su baskınlarına geldi.
Bir arkadaş, bizzat tanık olduğu Antalya’daki su baskınını anlattı. “…Antalya’ya bir deli(!) yağmur yağdı, bir deli(!) yağmur yağdı; Antalya göl, arabalar kayık oldu; evleri ve iş yerlerini su bastı…” dedi.
Sonra da biraz soluklanıp; “Bu deli(!) yağmurlar, önceki yıllarda Alanya’ya da yağardı. Her yeri su basardı. Artık o yağmurlar, yağmıyor…” dedi.
Yani lafı, ‘o nedenle Alanya’da, eskisi gibi su baskınları olmuyor’ demeye getirdi.
Anında karşı çıktım.
“… Otuz beş yıldır Alanya’dayım. O deli yağmurları ben de çok yaşadım. Pek çok sel, pek çok su baskını olayına tanık oldum…
Doğru, son yıllarda Alanya’ya, o yoğunlukta yağmurlar yağmıyor (gibi)…
Ama o günleri çağrıştıran yağmurların yağdığı da oluyor. Nitekim son üç gündür, o günlere benzer yağmurlu günler yaşadık ve yaşıyoruz.
Ama Alanya merkezde, son onbeş yıldır, hiçbir işyerini, (aç gözlülüğün şeyini çıkarıp, yol kotunun altının da altına inen binaların dışında) hiçbir işyerini su basmadı. (…)
Alanya, Menderes Türel’in Antalya’sına, Melih Gökçek’in Ankara’sına dönmedi.
Niye biliyor musunuz?” dedim.
“Niye?” dediler.
“Kemal Dere diye bir yiğit çıktı, o bu işi bitirdi…” dedim.
O an bir sessizlik oldu.
Herkes ‘ne alaka’ kabilinden birbirine baktı.
Anlattım.
Tarihler verdim.
Örnekler verdim.
Sayın Dere’nin alt yapı çalışmalarını anlattım.
Doğma büyüme Alanyalı olmalarına karşın, ilk kez duyuyormuş gibi dinlediler.
* * *
Biz, vefa duygusu dumura uğratılmış bir neslin çocuklarıyız.
Çabuk unutuyoruz. Ya da unutmak işimize geliyor.
O an, o masada bulunan ve bu olayları yakinen bilen ya da bilmesi gerekenlerin de o ruh halinde olduğunu görüp, üzüldüm.
Üzüldüm, çünkü o Kemal Dere’nin, gecesini gündüzüne katarak, nasıl çalıştığını, nasıl çırpındığını yakından bilen kişilerden biriyim.
Görevi süresince menfez manyağı yaptı Alanya’yı.
Hangi sokakta, hangi caddede, kaç rögar var, kaç metrede bir var, gözü kapalı sayacak kadar kendini adamıştı bu şehre…
Kotlarla, şevlerle, meyillerle yatıp kalkardı.
Görev adamıydı.
Çözüm adamıydı.
Belge adamıydı.
Her ne yaptıysa, belgeler, haritalara işler, arşivlerdi.
İyi bir alt yapıcı, iyi bir istatistikçiydi.
Yağan yağmurun gün be gün istatistikleri, sürekli elinin altındaydı.
Eminim ki ondan sonra gelenler, onun bıraktığı belgelerden yararlanıyor, dua ediyorlardır ona.
* * *
Ben, her yoğun yağan yağmurdan sonra gıyabında teşekkür ederim, Kemal Dere kardeşime.
Ve…
Ve hiç umursamam, merkez Alanya’da, metre kareye bilmem ne kadar düşen yağmuru.
Çünkü bilirim ki; Sayın Dere’nin tesis ve ıslah ettiği menfez ve derelerin, bakım ve temizliği yapıldığı sürece, Merkez Alanya’da hiçbir işyerini, hiçbir konutu su basmaz, Alanya’nın cadde ve sokakları Ankara’ya, İstanbul’a, Antalya’ya, Serik’e, Manavgat’a dönmez…