Alanya’nın devasa sorunları var...
Ve bu sorunlar, her geçen gün çığ gibi büyüyor.
Bunların tartışılması, konuşulması lazım...
Ama Alanya konuşmuyor, tartışmıyor...
Hatta Alanyalı, bu tür sorunların, tartışılmasından rahatsız oluyor. Hiç sorun yokmuş gibi günü birlik yaşamak, onu daha fazla mutlu ediyor. Sorunlar tartışılırsa, bulunabilecek olası çözümlerin; kısa erimde kendi aleyhine olabileceğini, kendi çıkarlarına ters düşebileceğini düşünüyor.
O nedenle de bu tür tartışmalardan uzak durmayı yeğliyor.
Son günlerde, Alanya’da faaliyet gösteren bazı sivil toplum örgütlerinin, (sırf) “etkinlik” yapmış olmak için, “herhangi bir konuda” bilgi ve deneyimlerini aktaracak ünlü konuklar davet ettiğini görüyorum
İlginçtir, o “herhangi bir konu”, hiçbir zaman Alanya’nın direkt sorunlarından biri olmuyor. Başka bir anlatımla, düzenlenen etkinliklerin hiçbiri, Alanya’nın herhangi bir yarasına merhem olmuyor.
Örneğin hiçbir etkinlikte, Alanya’nın çarpık yapılaşması; hızla betonlaşması; kentsel dönüşüm adı altında yapılan yeni binaların getireceği yoğun insan ve araç trafiği, altyapısızlığın getirdiği sorunlar, hiç ama hiç tartışılmıyor.
Tartışılmıyor çünkü; tartışmaya cesaretimiz yok!...

* * *
Her türlü altyapıdan yoksun Alanya’mızda, mantık ölçülerini zorlayan inşaat furyasını, günlerdir, haftalardır yazıyor, içinde zerrece “Alanya sevgisi” olan herkesi, Alanya’ya sahip çıkmaya ve göreve davet ediyorum.
Her yazımın ardından da gözüm, kulağım kirişte bekliyorum; acaba hangi yetkili, hangi sivil toplum örgütü çıkıp da destek verecek, Alanya’yı geri dönüşü olmayan bir felakete doğru sürükleyen bu ihanete kim dur diyecek diye...
Çıt yok.
Aksine, bu ihanete benden çok daha fazla karşı çıkması gerekenler, yangına körükle gidiyor; “bir tekme de benden olsun” dercesine; adım başına, emlak ofisi üzerine emlak ofisi açıyor.
Düne kadar kedi köpek gibi didişenler, birinin ak dediğine, diğeri kara diyenler, bu tatlı rant karşısında; didişmeyi, itişmeyi, sağcılıklarını, solculuklarını ve şovence yaptıkları particiliklerini bir kenara bırakıp anında kaynaşıyor; Bu dayanışmayı, bu kaynaşmayı görüp de insanın duygulanmaması(!), gözlerinin yaşarmaması(!) mümkün mü!?...
Hep birlikte ibretle izliyoruz, bu cansiperane(!) çalışmaları...

* * *
Trene bakar gibi, bakıyoruz olup bitene...
Konuşmuyor, tartışmıyoruz...
Tartışmıyoruz, çünkü “ucu kişisel çıkarıma dokunabilir” endişesiyle; konuşmaya, tartışmaya, eleştirmeye cesaret edemiyoruz.
Yazılı basınıyla, görüntülü basınıyla, sivil toplum örgütleriyle, atanmışıyla, seçilmişiyle, makam mevkii işgal edenleriyle... hep birlikte üç maymunu oynuyor, susuyoruz...
Alanya telafisi mümkün olmayacak bir felakete sürükleniyor. Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak üzereyiz.
Mülk sahibi yapılan yabancıların büyük çoğunluğu, mülklerini ticari amaçlı apart olarak kullanıyor, vergisiz kazanç elde ediyor.
İçimizde zerrece Alanya sevgisi varsa; oturup bunları konuşmalı, bunları tartışmalıyız.
Trafik keşmekeşinden kısmen olsun kurtulmak için RAYLI SİSTEMİ tartışmalıyız.
Her apartmanın niye kendine ait OTOPARKI yok, bunu tartışmalıyız.
Hadi eski apartmanlar neyse, yeni inşa edilen apartmanların NİYE OTOPARKI YOK, bunu tartışmalıyız.
Tabii cesaretimiz varsa...