Sosyal Anksiyete Bozukluğu (SAB) ya da diğer bir adı ile Sosyal Fobi, yıllar boyu pek çok kişinin yakındığı hastalıklar arasında yer almıştır. Genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkan bu hastalık, tedavi edilmediği takdirde ciddi kişilik...

Sosyal Anksiyete Bozukluğu (SAB) ya da diğer bir adı ile Sosyal Fobi, yıllar boyu pek çok kişinin yakındığı hastalıklar arasında yer almıştır. Genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkan bu hastalık, tedavi edilmediği takdirde ciddi kişilik bozukluklarına neden olmaktadır. Peki, nedir SAB? SAB, kişinin başkalarının yanında eleştirilme korkusu, rezil olma endişesi, sosyal ortamlara girmekten çekinmesi, kişiler arası iletişim kurma konusunda aşırı korku ve kaygı duyması olarak tanımlanabilir. Erkeklerde yüzde 2, kadınlarda yüzde 3 oranında görülen bu hastalık, yaklaşık olarak 13 – 19 yaşlarında başlar.
KLİNİK BELİRTİLER
- Başkalarının yanında küçük düşeceği, sıkıntı ya da utanç duyacağı bir biçimde davranmaktan korkarlar. Bu nedenle kaygı duydukları ortamlardan ve davranışlardan olabildiğince kaçınırlar.
- Kaygı oluşturan ve kaçınmaya sebep olan durumlara bakacak olursak, en sık karşımıza çıkanlar, konum olarak kendisinden daha yukarıda bulunan kişilerle tanışma, karşılaşma, onlara telefon etme, bir şeyler yaparken başkaları tarafından izlenme, başka birinin yanında yemek yeme, toplum önünde konuşma ve genel toplantılara katılmadır.
- Bu hastalar, yaşadıkları kaygının diğer insanlar tarafından anlaşılacak olmasından da çok korkarlar. Gülünç duruma düşecek olmak, bu hastaların en son karşılaşmak istedikleri şeydir.
- Kalabalık ortamlarda, ‘Herkesin gözü benim üzerimde’ diyerek elleri ayakları birbirine dolanır. Bundan dolayıdır ki uzun süre aynı ortamda kalamazlar.
- Eleştirilme, dışlanma ya da beğenilmeme korkusuyla mecbur kalmadıkça kişiler arası ilişki gerektiren mesleki etkinliklere girmekten kaçınırlar.
- Kendilerini toplumsal yönden beceriksiz, kişisel olarak da albenisi olmayan kişiler olarak görürler.
- Korkular çoğu toplumsal durumu kapsıyor olabilir. Örneğin, sohbeti başlatma ve sürdürme, küçük topluluklara katılma, karşı cinsle dışarı çıkma ve buluşma, iş yerinde üstleriyle konuşma, partilere gitme, yemek yeme...
TEDAVİ
SAB hastaları tedavi edilmedikleri takdir de okulda başarısızlık, mesleki kısıtlılık, arkadaşlık kuramama, karşı cinsle ilişkilerinde kopukluk, alkol kötüye kullanımı, depresyon, intihar girişimleri gibi pek çok psikososyal sorun ile karşı karşıya kalırlar. Hastanın yakınmaları düzeyinde, psikiyatr tarafından ilaçla tedavi süreci başlatılabilir. Bunun yanı sıra psikologlar ve terapistler de psikoterapi, bilişsel davranışçı terapi ve grup terapisi teknikleriyle hastayı yeniden topluma kazandırmayı amaçlamaktadır. Unutmayın, Sosyal Anksiyete Bozukluğunda farkındalık ve erken tedavi, en temel kurtarıcınız olacaktır. Sağlıklı günler dilerim.