GÖNÜL işidir çevrecilik. Bilinç ister, akıl ister, yürek ister, sevgi ister. Daha da önemlisi inanç ister. Özveri ister. Sorumluluk duygusu ister. Hep söyler, hep yazarım; 'bu işin makamla, mevkiiyle, diplomayla, üstlenilen görevle mörevle...
GÖNÜL
işidir çevrecilik.
Bilinç ister, akıl ister, yürek ister, sevgi ister.
Daha da önemlisi inanç ister.
Özveri ister.
Sorumluluk duygusu ister.
Hep söyler, hep yazarım; “bu işin makamla, mevkiiyle, diplomayla, üstlenilen görevle mörevle ilgisi yoktur.
Herkesin harcı değildir çevrecilik.
İçinden geliyorsa, çevrecisindir.
İçinden gelmiyorsa da hikayesindir. Çevren kirleniyormuş, kirletiliyormuş; yaşadığın kent çarpılıyormuş, betonlaşıyormuş umurunda olmaz.
Çevrecilik, (özellikle bizim gibi az gelişmiş ülkelerde) ölümüne bir maraton, ölümüne bir koşudur. Dur durak olmaz çevrecilikte.
Ben bu kentte, “ben çevreciyim, ben çevre sevdalısıyım…” diyen çok kişi gördüm, çok kişi tanıdım.
Çoğuyla da beraber başladık bu maratona.
Şimdilerde zaman zaman şöyle bir ardıma, sağıma, soluma bakıyorum da; attığı zaman mangalda kül bırakmayan o sevdalıların(!) çoğu sessiz sedasız bırakmışlar bu maratonu.
Ama biri var ki; o dur durak bilmiyor.
Çelme üzerine, çelme yiyor; yıkılmıyor.
İnatla, inançla, azimle koşuyor, koşmaya devam ediyor.
O benim, bu görevi teslim ettiğim arkadaşım.
O benim ardılım.
O benim (bile) azmini, inancını, hırsını, enerjisini gıptayla izlediğim, kardeşim Şerefnur Kayhan.
Onu, 1996” yılında kurduğumuz “Çevre Dostları Platformu’nda” tanımıştım ilk kez.
O gün neyse, bu gün de o.
Hiç değişmedi.
Dört dönemdir, ilk günün heyecanı ve azmiyle Alçed Başkanlığı görevini yürütüyor.
Sıfır mavi bayrakla devir aldığı mavi bayrak sayısını (biri Alanya Marina’sında olmak üzere) 70 bayrağa ulaştırdı.
1994 yılında kuruldu ALÇED.
O ALÇED’in 7. Başkanı. Bıraksalar, biraz omuz verseler 7. başkanı olarak da kalıp hamallığa(!) devam edecek.
Bıraksalar; gece gündüz demeden, o sahil senin bu kumsal benim demeden koşuşturup duracak.
Bıraksalar; tüm caretta carettalara, tüm deniz canlılarına kol kanat gerecek.
Bıraksalar; elinden geldiğince Alanya’nın mavisine ve yeşiline sahip çıkacak.
Bıraksalar; çevre düşmanlarıyla dişe diş mücadele edecek.
Ama bırakmıyorlar.
Çünkü o da benim gibi sivri dilli.
Lafını, sözünü esirgemiyor.
Dobra ötesi bir insan.
Politik olmasını beceremiyor.
Beceremediği için de ilk çelme, Ülkemizin Mavi Bayrak organizasyonunu yürüten (bir dönem önce, kendisinin de yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı) TÜRÇEV’den geldi.
Türçev, kel alaka bir iş yaptı; Mavi Bayrak verme / alma yetkisini, ALÇED’den alıp, Alanya Belediyesi’ne verdi.
Alanya Belediyesi de, bunca işinin gücünün arasında, bu görevi ve bu sorumluluğu kabullendi. Demedi ki, “Burada yıllardır bu işi büyük bir özveriyle götüren bir Derneğimiz var. Ne diye bu yetkiyi, onlardan alıp da bize veriyorsunuz?”
… …
Sonuçta ALÇED, el birliğiyle, kurtlara yem yapılıp, ortada bırakıldı.
Bu durumda gelirsiz kalan ALÇED’in tek profesyonel çalışanı olan sekreterinin maaşını, Kayhan Başkan, bir süre cebinden ödedi.
Bıçak kemiğe dayanınca da, bu sekreter hanımın görevine, yönetim kurulu kararı ile son verilmek durumunda kalındı.
Şu günlerde ALÇED, bu sekreter hanımın kıdem tazminatı talebini karşılayamadığı için sıkıntıda.
Üzülüyor insan.
Böyle bir derneğin, böyle bir derneğe gönül verenlerin, Alanya gibi rantın çok yüksek olduğu böyle bir yerde; böyle bir kutsal olayı görev edinenlerin durumu bu olmamalı.
Alanya’nın bugününe ve yarınlarına sahip çıkan bir derneğin başkanı ve yönetimi bu hale düşürülmemeli.
Sonunda bu bayrağı birileri devir alacak.
O devir alacaklar, böyle aptal politikalarla korkutulup, ürkütülmemeli.
O devir alacaklar, böyle ilkel zihniyetlerle yıldırılmamalı.
Zor zanaattır çevrecilik
He deyince, Kayhan Başkan gibi bir hamal(!) bulamazsınız sonra.