BİR pazar günü, güneş sabah saatlerinde yüzümüzü yakarcasına doğdu... Öğlen saatlerinde ise birden karardı Alanya... Nerden bilebilirdik sabah doğan güneşin o yakan yüzünün ciğerimize batacağını... Bir tek Alanya'da değil...
BİR
pazar günü, güneş sabah saatlerinde yüzümüzü yakarcasına doğdu...
Öğlen saatlerinde ise birden karardı Alanya...
Nerden bilebilirdik sabah doğan güneşin o yakan yüzünün ciğerimize batacağını...
Bir tek Alanya'da değil üstelik...
Türkiye'nin her bir karış toprağında batan bu güneş, bu sefer Coşkun Nazilli ve Vedat Aykut'tu...
***
Hep haberlerde görüp yürek dağlayan o görüntülerle bu kez karşı karşıya kalmak katlanılmaz ve tarif edilemez bir acı...
Teröre lanet etmek yetmez...
Feryatlar, figanlar yetmez…
Her şehit haberinde yanar da ciğerlerimiz, bu kez Alanya'nın kısa süredeki üçüncü şehidiyle kavruldu yine yüreklerimiz…
***
Alanya'da doğup büyümüş ve 'Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır' diyen bir yiğidimiz…
Bu kez boğazlar düğüm düğüm...
Ne yana dönsen acı dolu hikayeler...
2 çocuk babası Nazilli'nin vatan için canını düşünmeden birçok vatan hainiyle savaştığı hikayelerle dolu yaşamı…
Vatan için yurt dışı görevini bırakıp Mardin'e gönüllü gitmişti Nazilli…
Zordu bunca kansızla çatışmak ama hiç bir zaman yılmadı…
Arkadaşlarına, ailesine, eşine, dostuna 'Dualarınızı eksik etmeyin yeter' dedi…
Her doğan gün onu bir adım daha yaklaştırıyordu 10 yaşındaki Göktürk'e ve 5 yaşındaki Gökçe'ye...
Hasretinden yandı da gönlü bir an olsun tereddüt etmedi soysuzların karşısında durmaktan...
***
Ve bir gün bir kişinin hayatını son bulduran o patlama bu kez Alanyalı şehidimiz Coşkun Nazilli'yi mutlu yuvasından ve evlatlarını büyütme hayalinden kopardı…
Yerini feryadı figanı son nefesine kadar sürecek bir anaya, acısını en derinlere gömüp 'Vatan sağ olsun' diyen bir babaya, gözü yaşlı bir eşe, gözleri yolda kalan 2 çocuk ve can evinden vurulmuş bir Alanya bıraktı...
Oysa Nazilli koynunda çocuklarından gelen o yürek parçalayan mektupla ailesine kavuşmanın hayalini kurdu her gece...
***
Şimdi o içimizi paramparça eden mektubu yazan Göktürk'e ne cevap veririz?
Henüz Gökçe bilmese de bir gün kendisini babasının mezarı başında ağlarken bulacak.
Ve minik parmaklarıyla babasına karanfil götüren Gökçe'miz genç bir kız olduğunda aklında tek soru olacak:
"Babalar ölmeden vatan sağ olmaz mı?"