MERHABA sevgili okuyucular! Bu sizinle ilk buluşmam. Haliyle muazzam derecede kendimi heyecanlı hissediyorum. Aslında bu yazıyı yazmadan önce bayağı bir düşündüm, çünkü size aktarmak istediğim o kadar çok konu var ki… Fakat bu heyecanımı...

MERHABA

sevgili okuyucular! Bu sizinle ilk buluşmam. Haliyle muazzam derecede kendimi heyecanlı hissediyorum. Aslında bu yazıyı yazmadan önce bayağı bir düşündüm, çünkü size aktarmak istediğim o kadar çok konu var ki… Fakat bu heyecanımı bastırıp öncelikle bir tanışma yazısı yazmanın daha uygun olacağına karar verdim.

Bendeniz psikoloji alanındaki yolculuğuna yaklaşık on yıl önce başlamış ve şuanda da yüksek lisansını Klinik Psikoloji alanında (Ne olduğuna ilerleyen yazılarda değineceğim.) yapmakta olan ve mesleki eğitimi ömrünün sonuna dek sürecek olan bir öğrenciyim. Bu yazıyı istedim ki doğaçlama yazayım, satırlar yazdıkça kendiliğinden oluşsun ve akıp gitsin ve yol beni yıllar önce psikoloji tercihini yaptığım güne götürdü. Tabii ki de psikoloji ile ilgili hiçbir bilgim yoktu, öyle büyük bir aşkla da seçmedim hani. Hem nereden bilgim olsun ki? Psikoloji ve felsefe derslerini adamdan saymayıp matematik öğretmenini derslere gönderen okul yönetimimi öğretecekti bana psikolojiyi? Tercihlerin bitimine iki gün falan kala dershanede ki danışman hocama gittim. O zamanlar deli gibi Uluslararası İlişkiler okumak istiyorum ama tabii evdeki hesap çarşıya uymadı. Rehber hocam: "Yahu Aslı sen neden psikoloji okumuyorsun, hem mizacında bu mesleğe çok uygun." dedi. Ben de: "Hocam psikoloji okuyup da ne olacağım ki, ne işe yaradığını bile bilmiyorum." dedim. Hocam: " Eğitimlerini tamamlayınca iyi bir psikolog olabilir ve danışanlarınla terapi yapabilirsin." dedi. Tepkimi hiç unutmuyorum; "Nasıl yani, televizyonlardaki gibi danışan mı göreceğim?" dedim. Kafamda canlanan tipi anlatmaya utanıyorum ama düşünce yapımın nasıl değiştiğini anlayabilmeniz için buna değinmem şart. Gözümde koltuğuna oturmuş, karşısına danışanını almış, danışanı anlatıyor o dinliyor (Sanki Güzin abla...) gözlüklü bir zat-ı muhterem canlanıverdi. Dedim: "Aslı kızım bu iş çok yormaz, iyi de bir kazancın olur (Çok geçmeden fikri değişecekti.), sen bu mesleği oku" dedim. Velhasıl hocam beni psikoloji okumaya ikna etti (Binlerce kez teşekkürler!).
Ve artık işin içindeydim, psikolojiyi kazanmıştım ve bu mesleğin vizyonunu, misyonunu ve sorumluluklarını daha iyi görmeye başlamıştım. Sorumlulukları çok ağır fakat bir o kadar da kutsal bir meslekti artık benim için. Buna rağmen kendi kendime dedim ki: "Aslı insanlarla, onların duygu ve düşünceleri ile çalışmak çok zor, kaya gibi sert olman lazım etkilenmemen için (Aldığın eğitimlerde sana bunu öğretiyor tabii bunların hepsini alanda zaman geçirdikçe anlıyorsun.) bu yüzden sen en iyisi akademisyen ol." dedim. Bir kez daha evdeki hesap çarşıya uymadı ve fikrimi değiştirip alanda ve pratikte (Terapist olarak...) kendimi yetiştirmeye karar verdim. Neden mi? İleride bunları daha ayrıntılı anlatmazsam olmaz tabii ama önden azıcık ucundan değinmekte fayda görüyorum. Bu ülkede benim mesleğim maalesef ki çok şanssız adeta bir üvey evlat muamelesi görüyor üstelik toplumun bu kadar çok ihtiyacı olmasına rağmen... Hali hazırda olan iş yerlerini, danışmanlık merkezlerini ve bu alanda çalışan profesyonelleri denetleyecek, sınırları belirleyecek bir meslek yasamız bile yok. Hal böyle olunca istismara açık hale geliyor güzelim meslek. İşte bu yüzden dedim ki: "Aslı en azından üniversitelerde mimarlık fakültesinden veya mühendislik fakültesinden bir hoca gelip de senin bölümünde ders vermiyor yani o çok sevdiğin mesleğin üniversitelerde o kadar da istismara uğramıyor fakat alanda ve pratikte öyle mi?" Yoldan geçen vatandaş bile: "Aslında bende insanların derdini dinleyip çok iyi kişilik analizi yapabiliyorum, bir kaç sertifika alırım bir de yerimi açtım mı oh mis gelsin paralar." modunda. Etik kurallara itaat etmek mi? Esamesi bile okunmuyor. "İşte bu yüzden sen eğitimlerini alacak, yüksek lisansını yapıp uzmanlığını alacak ve mesleğinin haklarını savunacaksın, insanlara psikoloji nedir? Ne değildir? Avantajları, dezavantajları nelerdir? Türkiye' de psikolog olmak ne demek? anlatacaksın ve en önemlisi aldığın eğitimleri bilimin ışığında insanların faydasına kullanacak ve onların hayatlarına dokunacaksın" dedim. Yukarıda demiştim ya mesleğimi çok seviyorum, aşığım diye bir o kadar da dertliyim aslında. Bu kadar özel, bu kadar faydalı, bu kadar eşitlikçi bir bilim dalı nasıl olur da hak ettiği değeri göremez yurdumda? İşte sırf bu yüzden sizlere anlatmayı, doğru bilinen yanlışları belirleyip doğrusunu göstermeyi misyon edindim kendime. Velhasıl çok da bilinçli tercih etmediğim caaaanımm mesleğime şimdi tapıyorum. Çünkü dünüme ve bugünüme baktığımda düşüncelerimle, kendi benliğimle ve iç dünyamla bu kadar bütünleşen başka bir meslek daha olamazdı...
Bundan sonra ki süreçte düşüncelerimi bilimin ışığında elimden geldiğince burada sizlere aktarmaya çalışacağım. Sizlerden isteğimde gelin bu yolda birlikte keşfedelim, gelişelim. Fikirlerinizi, önerilerinizi, konuşulmasını istediğiniz konuları ve sorularınızı bana iletin, cevapları psikoloji ve felsefe bilim dallarını temel alarak hep birlikte arayalım. Sizce de güzel fikir değil mi?