Bugün 28 Haziran.
Bugün “kardeşim” dediğim, kardeşim yerine koyduğum Diş Hekimi Metin İşman’ın ölüm yıldönümü.
Anmadan geçemedim.
Işıklar içinde uyusun, toprağı bol olsun.

* * *
Çok özel bir insandı, Metin Kardeşim.
Adamdı, adam gibi adam.
Tertemiz bir kalbi, kendine özgü beyefendi bir kişiliği vardı,
Alanya’nın, Alanya gibi olduğu 80’li yıllarda çok sık görüşürdük.
Buluşma mekanımız da genel olarak Banana Otel’in restoranı olurdu.
Ortak dostlarımız vardı.
Rahmetli Ali Dizdaroğlu, Necati ve Necip Azakoğlu, Mithat Bileydi, Mehmet, Hüseyin ve Rahmetli Arif Zamanoğlu, Rahmetli Aliihsan Birer…
… …
Tanışılmamış, karşılıklı oturulup sohbet edilmiş olmasa da; herkesin birbirini tanıdığı yıllardı, o yıllar…
Dile kolay 40 yıl öncesinin Alanya’sı…
Bankası / bankacısı, doktoru, diş hekimi, avukatı, eczacısı, mimarı, mühendisi, oteli/otelcisi, bakkalı, manavı iki elin parmak sayısından fazla değildi.
Genelde Rahmetli Ali Dizdaroğlu, derleyip, toparlardı bizi. Onun, çağrısıyla, toplanırdık Banana’da…
O birlikteliklerimizde, herkes birbiriyle senli benli konuşurken; Rahmetli Metin kardeşim, kendine özgü gülümsemesiyle bizleri izler, konuşmalara pek katılmazdı.

* * *
Sonraki yıllarda sadece Rahmetli Metin Kardeşimle baş başa birlikte oturur, birlikte söyleşir olmuştuk.
Açık yüreklilikle Alanya’yı ve Alanyalıyı anlatırdı.
Pek çok müşterimin yapısını ve özelliğini onun sayesinde tanıyor ve öğreniyordum.
Açık kalpli, dobra bir insandı.
Bir gün, “Bak Müdürüm…” demişti.
“Sana Alanyalıyı tanıtayım da; hayal kırıklığına uğrama sonra…” deyip; kelimesi kelimesine bugün gibi aklımda olan, şunları söylemişti.
“ …Üst düzey unvanlı memurların yaşamında iki özel evre vardır.
İlk evre, ‘emekliliğinden önceki yani görevde olduğu süre içindeki’ evredir. İkinci evre de ‘emekliye ayrıldıktan sonraki ya da görevden ayrıldıktan sonraki’ evredir.
Biz Alanyalılar, üst düzey unvanlı zatlara, “görevde oldukları sürece” gösteririz, ilgimizi ve yakınlığımızı,..
Görevden ayrıldığı gün; o ilgimiz, ya yok olur ya da asgariye iner.
Bu durum beni üzer ve rahatsız eder ama biz böyleyiz işte…
Bunu bil de sonra hayal kırıklığına uğrama…”

Bu dobra itirafı, açık kalple dillendiren adam, o an gözümde daha bir büyümüş, daha bir yücelmişti.
Mert, dürüst ve dobraydı.
Dahası vefalıydı.
Kendine özgü ilkeleri vardı.
Ne yaparsa, neylerse; yakıştırırdı kendine…
Çok seviliyor ve sayılıyordu.
Her insana nasip olmayacak bir yeri vardı Alanya’da…
Doyumlu bir insandı.
Gözü tok, gönlü tok, eli avucu tok, cebi /kesesi tok bir insandı.
Pek çok hastasını, hiçbir ücret almadan, tedavi ettiğinin canlı tanığıyım.
Bir gün, “Yahu doktorum, ondan para alma, bundan alma, sen neyle karnını doyuruyorsun!? “ demiştim, şaka yollu.
O da her zamanki beyefendi tavrıyla, “duaları yeter Müdürüm, duaları…” demişti güleç yüzüyle…

* * *
40 yıl oldu Alanya’ya geleli.
Hiçbir ölüm beni, bu denli yıkıp, bu denli sarsmamıştı.
Bir Metin İşman daha gelir mi Alanya’ya; sanmıyorum…
Kelimelerle anlatılmayacak kadar özel ve mükemmel bir insandı O…

Cenazesinde, “Her şey yakışır, her şeyi yakıştırırdın kendine; bu ölüm sana hiç yakışmadı Kardeşim…” demiştim.
Bugün de aynı şeyleri söylüyorum.
Ve çok arıyorum onu ve dostluğunu…