İnsanoğlu var olduğu günden bugüne değin sürekli bir yaşam mücadelesi içerisindedir. Zaman zaman birlikte, zaman zaman da bireysel uğraşılarla yaptıkları hayata tutunma savaşı, onları çeşitli arayışlar içersine itmiştir. Bu arayışlar,...

İnsanoğlu var olduğu günden bugüne değin sürekli bir yaşam mücadelesi içerisindedir.
Zaman zaman birlikte, zaman zaman da bireysel uğraşılarla yaptıkları hayata tutunma savaşı, onları çeşitli arayışlar içersine itmiştir.
Bu arayışlar, insana tek bir şey öğretmiştir; “güç ve iktidar ilişkisi…”
* * *
İnsanoğlunun beceri ve yetenekleri sınırlıdır.
Güçlü olmak için güç birliği yapmak, eksik yönlerini bu şekilde gidermek, bu şekilde tamamlanmak zorundadır. Bunun için de bir araya gelmek, örgütlenmek durumundadır.
İnsansal bir reflekstir bu.
* * *
Bütün bunların ötesinde örgütlenme olgusu, aynı zamanda da toplumsal bir olaydır.
Yani?
Yani örgütlenme, toplumsal yaşamın da olmazsa olmazıdır.
Daha iyi, daha kaliteli, daha kolay, daha organize hizmet almak durumunda olanlar; karşılarında eksiksiz, güçlü bir sektör görmek isterler.
* * *
Bütün bu girişi, sözü, Alanya’mızda faaliyet gösteren meslek odalarına, meslek derneklerine getirmek için yaptım. (Önce bu girişi yaptım ki, yazımızdan dernek/oda benzeri kurum ve kuruluşlara karşı olduğumuz gibi bir izlenim çıkarılmasın.)
30 yıldır Alanya’da yaşıyorum.
Asıl ihtisas alanım, asıl mesleğim başka da olsa; bu gazetede, bana tahsis edilen bu köşede 26 yıldır köşe yazısı yazıyorum.
Bugüne değin köşemde hep, toplumun genel kabul görmüş sosyal sıkıntılarını dillendirmeye çalıştım. Kişileri hedef göstermemeye özen göstererek sosyal yaralara, sosyal sıkıntılara değindim.
Halen de bu görüş ve düşünceler çerçevesinde yazıyorum.
Amacım bağcıyı dövmeden ya da dövdürmeden, toplumun üzüm yemesini sağlamak.
* * *
Demokrasiyi henüz içine sindirememiş; hak, hukuk, adalet ve bütün bunların ötesinde “kul hakkı” gibi kavramların hayata geçirilmediği bir ülkede, bir coğrafyada yaşıyoruz.
Böyle bir toplumda herkes, kendini haklı kabul ediyor, haklı sanıyor.
Örneğin biz, yazılarımızda, herhangi bir “mesleksel ahlaksızlığı” anlatırken; bazen kalemimiz şaşıyor, olayı farkında olmadan genelleştiriyoruz. (Ya da aslında biz genelleştirmiyoruz da “yarası olanlar” gocunup, öyle yorumluyor.)
O “yarası olanlar”, anında “zeytinyağı modu”na giriyor.
Oysa bizim neyi, kimi, niye, neden kastettiğimiz belli.
Buna rağmen; önce “yarası olan” o kişi(ler), ardından da mensubu olduğu dernek ya da odanın yöneticisi ya da yöneticileri anında savunmaya geçiyor…
Baktılar olmadı, tehdide, tehditlere başlıyor(lar).
“Yarası (!) olanların” tepkilerini, feveranlarını anlıyorum ama o koskoca derneğin ya da odanın o koskoca yöneticisini ya da yöneticilerini anlamakta inanın çok zorlanıyorum.
* * *
Yukarda kalemimin elverdiği ölçüde anlatmaya çalıştım.
Oda ya da dernek yöneticileri, elbette üyelerini koruyacak ve kollayacak. Korumalı da…
Korumalı korumasına da; çürük elmaları değil… İti, uğursuzu, hırsızı, kul hakkına tenezzül edeni değil…
Yarın bir gün, keser döner, sap döner; o çürük elma(lar), o derneğin ya da üyelerinin başına da onulmaz işler açar. O derneğin diğer üyelerini de çürütür.
… …
- Efendim ben… dernek yöneticisi olarak… üyelerime laf söyletmem.
- Yahu kardeşim, senin üyen hırsız, senin üyen mesleğinizi yozlaştırıyor, senin üyen sana ve mesleğine ihanet ediyor… Senin üyen gaspçı, senin üyen çevre düşmanı…
- Olsun… O ki benim üyem, ben onu korur, kollar, savunurum. Biz bu derneği bunun için, bugünler için kurduk.
* * *
Şimdi… Sayın Dernek/Oda yöneticileri…
Böyle dernekçilik olmaz, böyle odacılık, böyle federasyonculuk da olmaz…
Bir meslek derneğinin yöneticisi; en az kendi üyeleri kadar, karşı tarafı da, yani hizmet verdiği kesimin tüketicilerini de korumak, kollamak zorundadır.
Size başvuran her meslektaşınızı derneğinize kabul etmek zorunda değilsiniz.
Herhangi bir üyeniz ya da üyelerinizle ilgili iddia ya da iddialar doğruysa; onları kabul etmesini bildiğiniz gibi, ihraç etmesini de bilmek zorundasınız.
Kaldı ki, ihraç etmeniz de yetmez; bu kişi ya da kişileri, “Biz bu ahlaksızları, meslek etiğine uymayan tavır ve davranışları nedeniyle derneğimizden/odamızdan ihraç ettik. Bu adama/adamlara itibar etmeyiniz…” diye kamuoyuna duyurmanız, teşhir etmeniz de gerekir.
* * *
Buradan isim vermeden, meslek odalarına ve dernek yöneticilerine sesleniyorum
Lütfen objektif olun Sayın Yöneticiler…
Ve lütfen seçici olun…
Seçici olun ki, meslekleriniz yücelsin…
Seçici olun ki; üretiminize kalite gelsin…
Seçici olun ki çevreniz, çevremiz güzelleşsin…
Seçici olun ki yaşam standartlarımız yükselsin…
Alanya’ya hizmet, ülkeye hizmet, insanlığa hizmet, tüketiciye saygı, Tanrı’ya kulluk böyle olur çünkü…
“Biz kaliteli üretim yapıyor, yaptırıyor, kaliteli hizmet veriyoruz…” demekle; kaliteli olunmuyor. Yalap şalap yaptığınız ayıplı işlerin ayıbı yok olmuyor.
Kendi kendinizi kandırmayın…