"

BİZ

yeryüzündeki şeyleri ona zinet yaptık ki, insanları imtihan edelim. Hangisi daha güzel bir amel yapacak." Kur'an-ı Kerim/Kehf suresi/7. ayet.../... Yüce Allah'ın (CC) insanlarda bulunmasını istemediği en önemli kötü özelliklerden dördüncüsü ise KİBİR'dir. O kibir hakkındaki beyanını Kur'an'da açıkça ifade etmiştir. Bakara Suresi, 34. ayette Allah (CC) şöyle diyor: "Ve o vakit meleklere Adem için secde edin dedik, derhal secde ettiler. Ancak iblis dayattı, kibrine yediremedi, zaten kafirlerden idi." Bu ayette bahsi geçen iblisin, Adem peygamber yaratılmadan önce Allah'ın en büyük meleği olduğu hatırlardan çıkmasın. Allah (CC) ayette o kafirlerden idi derken eskiden bu yana iblisin kafir olduğunu değil, kibirlendiği için kafir olduğunu ifade ediyor. Yani kibirli (kendini beğenmiş, büyüklenen) olanların kafir olacağını söylüyor. Kafirlerin sonunun ne olacağı ise herkesin malumudur. Kibir kendini herkesten üstün görmektir ve kurtuluşu son derece zor bir hastalıktır. Tıpkı yalancılık ve insan katletmek gibi aşağılık bir seviyedir. Kibirli kişiler ders almayı bilmez ve nasihat dinlemezler. Çünkü bulundukları yerin en önemli kişileri onlardır ve her şeyi herkesten iyi bildiklerini düşünürler. Bilmedikleri tek şey hiçbir şeyi bilmedikleridir. Çünkü bu tür insanlar gerçekten de hiçbir şey bilmezler ama bunun da farkında değillerdir. Oysa insan hangi alanda yükselirse yükselsin kalp olarak daima aşağıda durmalıdır. Tevazu ve alçak gönüllülük asıl olması gerekendir. Fakiri, yetimi, garibanı, hastayı, yaşlıyı, cahili, zengini, makam sahiplerini velhasıl bütün insanları Allah (CC) eşit görürken insanoğlu kimdir ki büyüklenir. Nihayetinde leş kokulu bir mundar sudan meydana gelmiştir ve yine leş kokulu bir ceset olacaktır. Kur'an-ı Kerim'in Mü'min suresi 35. ayetinde Allah (CC); "İşte Allah her zorba kibirlinin kalbini öyle bir tabiat ile mühürler" diyerek ölene kadar o tabiat üzere olacaklarını ve kafir olarak ölüp azaba çekileceklerini belirtiyor. Bundan kurtuluşun yolu ise tövbe edip kibirden uzaklaşmaktır. Peygamber efendimiz (SAV) bir hadisinde "İlmin afeti kendini büyük görmedir" (Gazali- K.S.) diyerek din alimlerini bile bu konuda uyarmıştır. Büyük alim ve evliya Hasan-ı Basri hakkında bir rivayet nakledilir. Hasan-ı Basri bir gün Dicle kenarına gider. Orada bir zenci görür. Adamın elinde bir kadeh ve yanında da bir kadın vardır. Kadehten içer. Hasan-ı Basri 'Bu da benden üstün müdür?' diye aklından geçirir. Fakat 'Bu benden nasıl üstün olur?' demekten de geri durmaz. Dicle'de ağır yüklü bir sandal gelir. Sandalda yedi kişi vardır. Aniden çıkan bir dalgayla sandal batar. O zenci hemen koşarak beş kişiyi kurtarır. Sonra Hasan-ı Basri'ye dönüp; ben beş kişiyi kurtardım, eğer benden üstünsen sen de şu iki kişiyi kurtar ey Müslümanların imamı der. Ve sözüne devam eder. İçtiğim şarap değil su idi. Yanımdaki kadın da oynaşım değil annemdi. Bunun üzerine Hasan-ı Basri onun ayaklarına kapanıp af diler. Ve o günden sonra kendini sokak köpeklerinden bile aşağı görmeye başlar.(Kur'an-ı Kerim/Bakara suresi/34. ayet).