Nasıl tanımlıyoruz Alanya’mızı?
Ya da nasıl övünüyoruz Alanya’mızla?
??!!...
“Alanya Dünya’ya açılan bir penceredir.”
Başka?
Cumhuriyet döneminin önemli gazetecilerinden, aynı zamanda yazar ve milletvekili olan Falih Rıfkı Atay’ın sözüyle…
Ne demiş Falih Rıfkı Atay?
“Alanya ‘yı Görmeden Ölmemeli”
… …
Şimdi şöyle yansız ve objektif bir şekilde düşünün.
2024 Alanya’sının görülecek ne(si) kaldı?
Denizi…
Başka?
Başkası maşkası yok, kala kala bir denizi kaldı.
Alanya, Betonya oldu.
Tabii o denize de; kumsal üzerine sıra sıra dizilmiş, otel ve cafelerden ve de otel ve cafelerin döküntülerinden, hurdalıklarından ve de çöp konteynırlarından yer bulup geçip, o denize girebilirsen…

* * *
Gelin önce bir konuda anlaşalım.
KUMSAL ALAN ÜZERİNDE ÖZEL MÜLKİYET OL(A)MAZ...
??!!...
“Olmaz ama adamların ellerinde de kapı gibi tapuları var, onlar n’olacak o zaman?” diyorsunuz değil mi?
Olsun!...
Ellerinde tapu olması hiçbir şeyi değiştirmez.
Gerçek anlamda Belediye gibi belediyelerin olduğu bir yerde; Anayasa’nın 43. Maddesi ve 3621 Sayılı Kıyı Kanunun ilgili hükümleri gereğince; o tapuların, hiçbir geçerliliği yoktur.
Yani?
Yani o tapular yok hükmündedir.
İlgili yasa(lar) hükümlerine göre TÜM KIYILAR ve KUMSAL ALANLAR KAMUNUN HÜKÜM ve TASARRUFU ALTINDADIR.
Kamunun hüküm ve tasarrufu altında olan kumsal alanlar üzerinde, devletin dışında hiç kimse ve de hiçbir kurum, hak iddia edemez.
Belediye(ler), belediye gibi belediye olsa ve belediye gibi davransa; kumuna, sahiline, denizine sahip çıksa; hiçbir yörenin, hiçbir kumu ve kumsalı üzerinde yapılaşma olmaz(dı).
Ne diyor, Anayasamızın 43. Maddesi?
“Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada, öncelikle kamu yararı gözetilir.”
Ya 3621 Sayılı Kıyı Kanunu? …
O ne diyor?
O kanun da;
“İş bu yasa, deniz, (doğal ya da yapay) göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinin; doğal ve kültürel özelliklerinin gözetim altında tutularak korunması ve toplumun her kesiminin yararlanması amacıyla düzenlenmiştir.
Bu yasada geçen;
* Kıyı Kenar Çizgisi: Deniz, doğal ya da yapay göl ve akarsularda, kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturulduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırını,
* Kıyı: Kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alanı,
* Sahil şeridi: Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alanı,
* Dar Kıyı: Kıyı kenar çizgisinin, kıyı çizgisi ile çakışmasını,
* Toplumun yararlanmasına açık yapı: Mevzuata göre tespit ya da tasdik edilmiş kural ve ücret tarifelerine uygun biçimde, getirdiği kullanımdan belirli kişi ya da topluluklara ayrıcalıklı kullanım hakkı tanımaksızın yararlanmak isteyen herkese eşit ve serbest olarak açık bulundurulan ve konut dokunulmazlığı olmayan yapıları ifade eder.”
Diyor…

* * *
Yasa hükümleri bu denli açıkken; Alanya sahillerinde ve kumsalında;
denizle, vatandaşın bağı ve bağlantısı kesilerek ÇİN SEDLERİ örüldü.
Sözü şuraya getirmek, hem kumsallarımızı yasa dışı olarak işgal edenlere, hem bu yasadışı işgallere göz yuman yetkili kurumlara şu iletileri vermek istiyorum.
Öyle ya da böyle…
Yasadışı da olsa bu işgallere göz yumuldu bir kere…
Hayrını görsünler.
Ama insaf be kardeşim, hiç değilse turizm adına, insanlık adına denize girecek konuklara bir geçit bırakın.
O geçitleri de işgal etmeyin ve temiz tutun.
Denize o geçitlerden geçerek girmek zorunda olanlara saygı gösterin.
Bakın tesisleriniz pırıl pırıl. Ne kadar güzel.
Ya sağınız, solunuz?
Ne denli pisliğiniz, çirkinliğiniz varsa o geçitlere boca ediyorsunuz.
Bu mu turizm?
Sizin turizm anlayışınız bu mu?
Kurallar zinciridir turizm.
TURİST, HERBİR YANI TEMİZ GÖRMEK ister
Bastığı yer temiz olsun ister.

* * *
Bırakın artık açgözlülüğü.
Zaten yasal olmayan, hakkınız olmayan bir tecavüz içindesiniz.
O tecavüzle yetinin, daha fazla sağa sola sarkmayın.

OK