Cepte 10 bin dolar, ye ye bitmez. Pekiyi cepteki 10 bin doları ben neden kullanamıyorum, diye sormayın, bunun yanıtını ekonomistler de veremiyor. 2023'te kişi başı milli gelirin 25 bin dolar olacağı hesaplanıyor. Madem zenginleşiyoruz, zenginleşiyoruz...
Cepte 10 bin dolar, ye ye bitmez. Pekiyi cepteki 10 bin doları ben neden kullanamıyorum, diye sormayın, bunun yanıtını ekonomistler de veremiyor. 2023’te kişi başı milli gelirin 25 bin dolar olacağı hesaplanıyor. Madem zenginleşiyoruz, zenginleşiyoruz da neden sofradan aç kalkıyoruz? Kim için ve ne için çalışıyoruz?
Bir zamanlar Devlet ihalelerinde paylaşımı sağlayan İnci Baba anlatıyor; çiftlik sahibinin tek gözlü kör bir katırı varmış. Katır bütün gün çarktan su çekermiş. Akşam olunca sahibi sağlam göz tarafından yemi verir, öbür taraftan yemin yarısını çalarmış. Katır “sahip beni besliyor ama yemi birisi çalıyor” diye hayıflanırmış. Şimdi ihaleler babalarca değil, bakanlarca yönetiliyor.
Her seçim; yalan, talan, şantaj, rüşvet ve bereket(!) dönemidir. Vaatler havada uçuşuyor. Oy yok tehdidiyle yol, su, elektriğe kavuşuyorlar. Bakliyat ve kömür sevkiyatı ekonomiye canlılık getiriyor. Kaçak yapılaşmayla kentler talan ediliyor. Hayaller ve çılgın saçmalıklar havada uçuşuyor ve insanlarla alay ediliyor. İşin komik yanı; saçma projeleri “bizim projelerimiz” diye sahiplenenler bile çıkıyor.
İstanbul’a yapılacağı düşünülen kanal sadece İstanbul’u bölmez, ülkeyi de böler. İstanbul kan emici, sözün özüyle vampir kenttir. 15 milyonu aşan böylesi büyük kentler ancak geri kalmış ülkelerde görülür. Ülke kaynaklarını seferber etseniz de sorunlarını çözmeye aklınız da gücünüz de yetmez. Kanala harcanacak para 10 milyar dolar diye söyleniyor. Çevre yol ve köprüleriyle rakam katlanabilir. Bu şu demektir; Alanyalı daha çok çalışacak ve vergi verecek. Durum; Artvinlisi, Anteplisi, Mardinlisi, Hakkârilisi, Edirnelisi için de geçerli. 10 bin yıllık Anadolu uygarlık tarihinde ve İstanbul-Ankara ekseninde; Adapazarı Beşköprü hariç hiçbir arkeolojik bulguya rastlayamazsınız. İnsanlar bu çizginin deprem hattı olduğunu biliyorlardı. Deprem uzmanları İstanbul’un nüfusunun azaltılması ve cazibe merkezlerinin Anadolu’ya kaydırılmasını öğütlerken, siyasiler Anadolu ve Rumeli yakalarına birer şehir ilave etmeyi seçim vaadi olarak sundular. Sadece bu teklif bile Anadolu sermayesinin İstanbul’a yönelmesine neden olabilir.
Konuyla ilgili TV programlarında boy gösteren bazı mimarlara bir sözüm var. Yalaka basının üstüne yalaka mimar grubu oluşturmayın. Mimarlık şarlatanlık mesleği değildir. Bulunduğun ülkenin ve coğrafyanın koşullarını iyi bilmek zorundasın. Ütopik tasarımlara evet, elbette müşterisi zengin ülkeler olursa; ama İstanbul’a bu saatten sonra yapılacak nüfus arttırıcı her eylem, kutsal mesleğe yapılmış ihanet sayılır.
Köylü yumurtaları aynı sepete koymaz. Nedenini düşünün? Deprem, İstanbul ve Türkiye üçgeninde; lütfen biraz akıl, biraz sorumluluk, biraz da vicdan…