Geçmişin izi (271) Şimdi kelimesi ağzında yarım kaldı. Arkalarında bir dörtlü teke göründü. Süleyman kala balığız Baba. Hadi vur şunu uğurumuz açılsın. Bulunduğumuz yerde zaten yüzükoyun uzanmış durumdaydık. Pozisyon bile değiştirmeye...

Geçmişin izi (271)

Şimdi kelimesi ağzında yarım kaldı. Arkalarında bir dörtlü teke göründü. Süleyman kala balığız Baba. Hadi vur şunu uğurumuz açılsın. Bulunduğumuz yerde zaten yüzükoyun uzanmış durumdaydık. Pozisyon bile değiştirmeye lüzum görmeden nişan alıp çöktüm tetiğe. Tekenin sanki boynunun altından taştan toz kalkar gibi oldu. Baba tekeyi vuramadın mı demeye kalmadı. Bende ikinci mermiyi namluya sürerken teke olduğu yerde yığıldı kaldı. Tekeden çıkan kurşunun karşısındaki taştan kaldırdığı tozmuş meğer. Sülo torbasını çıkardı. Yalnız kolanını ve tüfeğini alıp tekeye seyitti. Sen burada beni bekle dedi. Ben onu temizleyip ciğerini kapar onu da oraya gülüyüp geleyim. (Gülümek: Elini ayağını bağlamak anlamında kullanılır ama burada onu orada bir yerlere saklayayım anlamında kullanılmıştır.)
Ben etrafı dürbünlerken Süleyman yarım saat gibi bir zamanda geri döndü. Bu arada taa uzaktan, doğudan güneş bulutlardan fırsat buldukça cansız ışığını bizim üstümüze göndermeye çalışıyordu. Fakat bulutlar tamamen onu kapadı. Bizde yine aynı kehten biraz daha yükseldik. Buranın adı Kiremit Gözeği’ydi. Burada sanki bulutlar da asılı duruyordu. Altımızda Dim Alacami Köyü, sisin bir açılıp bir kapanmasıyla kah görünüp kah kayboluyordu. Kuzeyimizdeki dağlardan esen sert ve rutubetli sabah ayazı bizi sanki kesiyordu. Biz avı aşağıda, kapuzlarda ararken birden arkamızdan güçlü bir pıskırma sesiyle irkildik. İster istemez dürbünlerimizi geri döndürdük. Önce yakınımızdan başlayarak dürbünlemeye çalıştık. Derken vay dedi Süleyman. Zalım baskının başında Bucak Çökelesi’nin Akdağ tarafında bir tepenin adıydı Baskı Beli. Burada bulunan devasa bir kadın heykelinin göğsünün yarısının bulunmasından buranın adı baskı beli olarak tanımlanmıştı avcılar tarafından. Tekenin olduğu yeri bana da tarif etti. Şo zirveye dürbünü tut. Üç yumru göreceksin. Ortadakinin çenesinde kartal gibi buralara bakıyor. Dediği yere dürbünümü çevirince güzeller güzeli tekeyi bütün ihtişamıyla gördüm. Süleyman’ın dediği gibi alıcı kuş gibi buralara bakıyordu. Sekiz yaşını geride bırakan bu ihtişam yüklü teke boynuz açıklığı ile, boynuz uzunluğuyla, sakalıyla, kolanıyla, kusgunuyla, alalarıyla mevsimde zaten yeni gezginde olduğu için en süslü haliyle görünüyordu. Şimdi kim bilir mis gibi siygin kokulu postu ne kadar parlaktı.
Aman dedim bir hata edip tekemizi kaçırmayalım. Teke orada sanki bir heykel gibi hareketsiz bakmakta bizde burada buz gibi taşların üstünde hareketsiz onu seyretmekteyiz. Çok müracaat etmememe rağmen saate şöyle bir baktım. Daha sabahın sekizi. Bu tepeyi de burada gördükten sonra bundan böyle buralarda avlanmak istemekle ne kadar isabet kaydettiğimi fark ettim.
DEVAM EDECEK