Bugün 24 Nisan yani Ermeni soykırımı yalan ve iftiralarının 100. yılı. Ermeniler ve onları destekleyenler aslında pekala bir soykırımın olmadığını bilmektedirler. Türkiye'ye yönelik 'soykırımı tanıyın” türünden çağrı...
Bugün 24 Nisan yani Ermeni soykırımı yalan ve iftiralarının 100. yılı. Ermeniler ve onları destekleyenler aslında pekala bir soykırımın olmadığını bilmektedirler. Türkiye’ye yönelik “soykırımı tanıyın” türünden çağrı ve baskılar tamamen politiktir. Bu çağrı ve baskılara asla pabuç bırakılmamalıdır. Zira tarihi gerçekler ayan beyan ortadadır. Güneşin doğuşu ve batışı ne kadar gerçek ise “Ermeni soykırımının” olmadığı da ondan daha gerçektir. Sadece Osmanlı devlet arşivleri değil en başta Ermenileri Birinci Dünya Savaşı’nda önce kullanıp sonrada paçavra gibi fırlatıp atan en başta Rusya, Fransa, İngiltere arşivlerinde bu belgeler mevcuttur. Daha bitmedi. İtalya, Almanya, Avusturya, Japonya, Brezilya, Arjantin, ABD vs. arşivleri baştan sona Ermenileri yalanlamaktadır. Çünkü bu arşivler Osmanlı Devleti’nde Ermenilerin birinci sınıf vatandaş olduklarını açıkça belirtmekle birlikte savaş esnasında Ermenilerin yaptığı hainlikleri de fazlası ile belgeleri ile ortaya koymaktadır.
Ermeniler asla masum değillerdir. Cihan harbinde kendileri ile birlik olmayan, kendilerini “Ne yapıyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz” diye uyaran soydaşlarını dahi katletmekten çekinmemişlerdir. Osmanlı’ya sadakatlerinden dolayı “Milleti sadıka” unvanı verilen Ermeniler aslında büyük yanlış ve hata yapmışlar, vatandaşı oldukları Osmanlı’ya ihanet etmişlerdir. Ruslarla işbirliği yapmışlardır. 1915 olayları soykırım değil göç yani tehcirdir. Ermeniler bu iddialarını belgelerle ortaya koyup ispatlayamamaktadırlar. Zira her şeyden önce Birleşmiş Milletler’in soykırım tanımına uymayan iddialardır. Ciddiye alınacak bir yönü yoktur.
Ermeniler ve onları destekleyen sahtekârların yalanlarına asla pabuç bırakılmamalıdır. Türkiye’nin elini güçlendirecek her türlü bilgi ve belge fazlası ile mevcuttur. Aslında bizim Ermenilerden hesap sormamız gerekir. Sonra bu konu TBMM Hükümeti ile Ermenistan Cumhuriyeti arasında yapılan 1921 Gümrü Antlaşmasında kapanmış ve anlaşılmış olan bir konudur. Bunun tekrar belirli aralıklarla 1970’li yıllardan sonra, özellikle de son yıllarda tekrar gündeme taşınıp ve gündemde tutulması tamamen politiktir. Bunun dünya kamuoyuna iyi anlatılması gerekir. Ama nasıl anlatılacak ve kim anlatacak?
Ermenilerin bu iftiralarına Vatikan’daki baş papazın da dahil olması ile konu başka bir boyuta taşınmak istenmektedir. İnanır mısınız bizden çok kardeş ve can Azerbaycan tepki verdi ve vermektedir. Buradakilerin bağırıp çağırmaları 7 Haziran seçimleri ile ilgilidir. Milliyetçi oyların kaybedilme kuşkusu vardır. Çünkü anket neticeleri masalarına konuldukça arkadaşlarımız herkesten çok milliyetçi oluveriyorlar. Hem de ayakları altına aldıklarını söyledikleri milliyetçiliği kimseye bırakmıyorlar. Bir hatırlayın, geçen yıl yani 24 Nisan’da neler söylemişlerdi. Kimler Ermenistan ile “Dostluk maçı” tertiplemişlerdi? Hem de Azerbaycan bayraklarını stadyuma almayarak. Size bütün samimiyetimle söyleyeyim ki eğer şartlar olgunlaşırsa Kıbrıs’tan asker çekmeye de hazırlar, Ermeni iftiralarını tanımaya da. Yeter ki şartlar olgunlaşsın. Bu konularda yanılmayı çok ama çok isterim. İnşallah yanılırım.