GEÇEN sene mekanik olan saatleri değiştirip yerine elektronik olanını taktılar, yetmedi, bu sene de yerini beğenmediler,
GEÇEN
sene mekanik olan saatleri değiştirip yerine elektronik olanını taktılar, yetmedi, bu sene de yerini beğenmediler, "daire kapılarının yanında olmaz, bina girişinde olacak" deyip operasyonu başlattılar.
Mekanik olanına bazı uyanıkların "kanca" diye tabir edilen "tel" atıp ne kadar enerji harcandığını belirleyen diskin dönmesini yavaşlatmaları nedeniyle dijital olanına geçmiştik, bu sene apartmanlarda yeni bir hareketlenme başladı, daire kapılarının kenarında ne kadar elektrik saati varsa hepsi bina girişlerine alınmaya başlandı.
Bazı daire sahipleri arayıp "Bizden para talep ediliyor" iddiasını ortaya atınca sosyal medyadan bir iki mesaj paylaştım, ilgili makamdan anında yanıt geldi, hatta işin içine iktidar partisinin Alanya'daki yöneticileri de dahil oldu, "Vatandaştan para talep edilmiyor" açıklaması yapıldı.
Buradan bir kez daha ilan ediyorum.
Apartmanlarınızda, işyerlerinizde elektrik saatlerinin bina girişine alınması çalışmasında hiçbir kuruma veya özel firmaya para ödemiyorsunuz.
Özel firmaya para ödeyen varsa bana ulaşsın, buradan yazalım, ortada bir kandırmaca var mı yok mu, birlikte araştıralım, hakkımızı arayalım.
İlgili firmadan yapılan açıklamaya göre dün itibariyle Alanya'da 50 bine yakın dijital saat, daire kapılarının üzerinden sökülüp bina girişlerine alınmış, diğer aboneler için de çalışmalar tüm hızıyla sürüyormuş.
Bu arada...
Cuma günkü "Poşet uzatım bedeli" başlıklı köşe yazımda gündeme getirdiğim "okuma bedeli, dağıtım bedeli nedir?" sorularına bir açıklama yapılmadı.
Geçen sene aynı enerji sarfiyatına 150 lira veren vatandaşın bu sene nasıl oluyor da 300 lira verdiği sorusuna da yanıt veren çıkmadı.
"Vatandaş kaz gibi yolunmasın" dedik, kızdılar.
"Biz koyun muyuz ki sesimizi çıkarmıyoruz diye üzerimize binmeye devam ediyorsunuz" dedik, öfkelendiler.
Siyasileri devreye sokup bizi ikna etmeye çalıştılar ama onlar adına üzülerek söylüyorum, ikna olmadık.
Misal, ben muhalefet partisi yöneticisi olsam...
Geçen senenin Şubat ayına ait elektrik faturasıyla bu senenin faturasını yan yana koyarım, yüzde kaç zam gelmiş onu hesaplarım, geçen sene 1.400 lira olan asgari ücretin bu sene 200 lira artıp 1.600 lira olmasına dem vururum, asgari ücrete bile yüzde 15 zam gelirken başta elektrik olmak üzere mazota, benzine, temel tüketim malzemelerine yüzde kaç zam geldiğini gündeme getiririm, muhalefetimi bu temel üzerine oturturum.
"Sayaç Okuma Bedeli" nedir mesela.
"Dağıtım Bedeli"nin Türkçesi ne anlama geliyor.
Bunları sorgularım.
Misal, okuyucumuz Serkan Altaş, saatlerin katlardan alınıp bina girişine monte edilmesine tepki gösterenlerden. Bunun, "saat okuyan elemanların vakit kaybını en aza indirmek için yapılan bir operasyon" olduğu fikrime katılarak, "Bir zahmet yorulsunlar. Her ay 40-50 lira sayaç okuma bedeli ödüyorum. Hakkım helal değildir bunlara" diyor.
Erdal Şen, "Kesinlikle haklısınız. İnsanlara işkence maliyetinden başka bir şey değil" diye isyan ediyor.
Adem Tunç, "Hizmet bedelini çatır çatır ödüyoruz.
Kaçak bedelini kütür kütür ödüyoruz. Kendileri zahmet etmesinler. Biz sayaçlarımızı okuyup gidelim firmaya. Hiç okuma zahmeti çekmesin beyefendiler" diyor.
Didem Karagöz, "İşsizliğin milyonlar olduğu ülkemizde, 'Keşke bir işim olsun da kat kat çıkıp insem' diyen de yüz binler vardır" diyor.
Necati Vural, "Ne ödemiyoruz ki. Yükle babam yükle. Vatandaş öder, alışkınız sömürülmeye" diyor.
Yüksel Erkol, "Onca trilyonları kazanıyorlarsa, bu maliyeti elektrik patronları çeksin. Altyapı para, kayıp kaçak para, okuma para, gaz çıkarmak para. Yeter be!" diyor.
İbrahim Doğan, "Bir muhtar olarak söylüyorum. Tam bir saçmalık. Hiç bir şekilde mantıklı yanı yok. Avrupa'da elektrik, su, doğalgaz saatleri yol kenarlarında. Fakat bizim buradaki evlerin çoğunda zor yapılır, anlamsız. Elektrik saatinin dışarıda olması güvenlik zaafı yaratır. Her türlü kötü niyetli kullanılabilir" diyor.
Emine Çelik, "45 liralık faturanın ikiye katlanması üzücü" derken, Ömer Ateş, "Tam iki katı faturalar geliyor" diyor.
Alanya'nın efsane kaymakamlarından Cengiz Gökçe, "Kişilerin iradesi dışında malı üzerinde tasarrufta bulunmak suçtur. Hele kendi malım olan sayacın iradem dışında yerini değiştirmek suçtur. İnşallah bu olayla karşılaşmam" diyor.
Ahmet Görgülü, "Faturalar iki katı geliyor, kimseden ses yok" diyor.
Kerim Coşkun, "Geçen yıl bu dönem 75 lira gelen fatura 250 liraya çıkmış. Geçen yıl klima ile ısınırken bu yıl çoğu zaman soba yakmamıza rağmen. Yeni takılan saatler, kullandığımızdan fazla yazmak üzere mi ayarlandı acaba" diyor.
Bir de şu sorun var...
Misal, Alanya'daki kuyumcuların saatini bina dışına aldığınızda, gece birisi gelip şalteri indirse veya elektrik kablosunu kesse, alarm çalışmasa, Allah muhafaza, içerideki milyonlarca liralık sermaye çalınsa, bunun sorumlusu kim olacak, bilen yok!
Kuyumcularınki mal da, tuhafiyecininki mal değil mi?
Onun dükkanına aynı yöntemle hırsız girse, bunun sorumluluğunu kim üstlenecek?
Kuyumcuya veya otelciye iltimas geçip, ses etmeyip, orta gelirli esnafa "Senin saati dışarı alacağız" denilirse, bu da çifte standarda girmez mi?
Dün akşama kadar bu sorularıma cevap bekledim, Ankara'dan onay çıkmadığı için yazının Alanya'ya "henüz" ulaşmadığı bildirildi.
Kestane kebap, acele cevap!