Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar, yok diye bir söz vardır ki, her dönemde, her zaman geçerli bir sözdür. İster Peygamber ol, ister padişah ol, istersen zengin veya fakir ol, 'Her nefis ölümü tadacaktır” (Enbiya:35) İlahi emir mucibince...
Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar, yok diye bir söz vardır ki, her dönemde, her zaman geçerli bir sözdür. İster Peygamber ol, ister padişah ol, istersen zengin veya fakir ol, “Her nefis ölümü tadacaktır” (Enbiya:35) İlahi emir mucibince ölümü tadacağız. Ancak, evlatların üzerinde anaların hakkı pek çoktur. Çünkü, 9 ay karnında taşır, sonra gecesini gündüzüne katarak onu büyütür ve evladı için kendini paralar. Onun için, uykusunu haram eder, her türlü zevk ve sefasından feragat eder. Bütün düşüncesi, bütün derdi evladının iyi bir şekilde yetişmesini temin etmektir. Onun için Yaradan’ımız “Eğer onlardan biri ya da ikisi ‘ana-baba’ senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “ÖF” bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve güzel söz söyle” diye emrediyor. (İsra:23) Ne mutlu o kişilere ki, anasına da babasına da evlatlık görevini hakkıyla yapar ve onların hayır duasını alır. İşte, bu hayırlı evlatlardan birisi de Başbakan R.Tayyip Erdoğan’dır. Çünkü O, anası Tenzile Hatunun vefatını öğrenir öğrenmez, yatmakta olduğu hastaneye koşmuş, Başbakan gibi değil sıradan bir evlat gibi hareket etmiş, cenaze namazında hocanın "Hakkınızı helal ediyor musunuz" sözü üzerine göz yaşlarını tutamamıştır. Tabutunu omzunda taşımış, mezara kardeşi ile birlikte defnetmiş ve ilk toprağı üzerine o atmıştır. Gece, camide yapılan hatim duasında bulunmuş hatta bir sure dahi okumuştur. Ertesi günü anasının mezarını ziyaret etmiş ve dua etmiştir. Tüm bu yaptıkları anasının ölümünden sonraki davranışlarıdır. O her fırsatta anasını ziyaret eder, hatırını sorar ve her hangi bir isteği olursa o isteği derhal yerine getirirdi. Bu hareketlerinde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak değil, anasına yürekten bağlı bir Tayyip olarak yapardı. Anası da O’nu Tayyip’in diye severdi. Ne mutlu o anayı ki, geride hayırlı bir evlat bırakmış bulunuyor. Ruhu şad mekanı cennet olsun. Ne mutlu o zata ki, anasının hayır duasını almıştır. Başı sağ, ömrü uzun olsun. Benim de beni doğuran bir anacığım vardı. Ona elimden geldiğince yardım ettim. Çünkü, babam bir trafik kazasında vefat etmişti ve anacığım 58 yaşında dul kalmıştı (Yıl 1949). Memuriyetim sebebiyle her zaman yanımda bulunduramadım ama iki katlı evimi ona tahsis etmiş ve böylece onu kız kardeşimle beraber bir arada yaşamalarını sağlamıştım ama eniştemim huysuzluğu nedeniyle bu birliktelik uzun süre devam edemedi. Bu hususta benim hiçbir dahlim olmadı ve ben anamdan elimi hiç çekmedim. Ölümünde yanında bulunamadım, namazını kılamadım, Ankara’dan Ayancık’a koşmama rağmen namazını alelacele kılmışlardı. Onun mezarı başında nasıl gözyaşı döktüğümü tarif edemem. Hâlâ acı, acı düşünürüm acaba Onun hayır duasını alabildim mi? O gerçek dünyada biz yalan dünyadayız, bize düşen en büyük görev ise onlara duada bulunmaktır. Anacığım mekanının cennet olsun ve Yüce Rab’bim seni mutlu kılsın. Amin.