Evet, bazen ne? Kararsız mı, kırılgan mı, sabırsız mı, yoksa neşeli, umut dolu, dayanıklı biri mi?
Cevap değişiyor, çünkü biz değişiyoruz. Her sabah uyandığımızda, dünkü bizle aynı olmuyoruz. Yeni bir olay, yeni bir söz, bazen küçücük bir an bile bizi dönüştürüyor.
Ama sormamız gereken asıl soru şu: Bu değişimin farkında mıyız?
Günümüz dünyasında yaşamak giderek zorlaşıyor. Zamanın hızı, hayatın yükü, insanların beklentileri… Derken insan kendini bir girdabın içinde buluyor. Durup düşünmek, nefes almak bile lüks hale geliyor. Peki, sen hiç durup kendini dinledin mi gerçekten?
Kalabalıkların içinde kaybolduğun bir anda, iç sesinle baş başa kaldığın oldu mu?
“Ben ne yapıyorum? Bu yol benim yolum mu? Yoksa başkalarının açtığı yollarda mı yürüyorum?” diye sorduğun?
Belki de asıl mesele tam burada başlıyor: Kendini duymanın cesaretinde.
Bazen sessizliğe ihtiyaç duyarız; bazen de kuru bir gürültüye…
Çünkü insanın içi, bazen sessizlikle iyileşir; bazen de sesle dağılır. Sessizlik, kendini duymanın bir yolu; gürültü ise bazen susmaktan daha fazla şey anlatır.
Ama her ikisi de gereklidir, çünkü insan dengeyle yaşar.
Yalnızca mutlu anlardan, sadece huzurdan öğrenemeyiz. Karanlığı tanımadan ışığın değerini bilemeyiz.
Kabul edelim: Hepimizin “keşke” dediği anlar var.
“Keşke o sözü söylemeseydim.”
“Keşke o insanla tanışmasaydım.”
“Keşke biraz daha sabretseydim.”
Ama hayat, “keşke”leri geriye sarmıyor.
Biz yalnızca o anların içinden geçiyoruz. Kimi zaman yanılarak, kimi zaman düşerek, ama her defasında biraz daha güçlenerek. İşte o yüzden yaşadığımız her şeyin bir anlamı var. Her kırılma noktası bir dönüm noktasıdır aslında; her kayıp, yeni bir kazancın habercisidir.
Korkma.
Değişimden korkma.
Çünkü insan, değişmek için var. Doğa bile her mevsim kabuk değiştirirken, biz neden aynı kalalım ki? Değişmek, yeniden doğmaktır bazen. Büyümek, dönüşmek, evrilmek… Bunların hepsi insana ait.
Geçmişten bugüne her medeniyet, her düşünce, her inanç değişerek var oldu.
Ve unutma: Sabit kalan tek şey, değişimin kendisidir.
Yaşadığın her şey seni sen yapıyor.
Mutluluklarından huzur, hüzünlerinden bilgelik doğuyor. Yenilgilerin bile bir gün başarıya giden merdiven oluyor. Çünkü düşmeden kalkmanın, kaybetmeden kazanmanın anlamı olmazdı.
Bir gün geriye dönüp baktığında, belki de en karanlık sandığın günlerin sana en çok şey öğrettiğini göreceksin.
Unutma, bu dünyaya başını eğmek için değil; omurganla dimdik durmak için geldin.
Hayat bazen seni yorar, bazen sarsar, bazen elinden tutup bir yerlere savurur. Ama ne olursa olsun, duruşunu koru. Çünkü asalet, her zaman dik durabilmekte saklıdır.
Duruşunu kaybettiğinde yönünü de kaybedersin. O yüzden kim ne derse desin, senin yolun sana aittir.
Kimse senin hayatının haritasını senden iyi çizemez.
Ve unutma: İnsan, çevresiyle etkileşimi boyunca –yani yaşamı boyunca– büyür, gelişir, evrilir.
Kendini tanımak, bir ömür süren bir serüvendir.
Bazen düşerek, bazen kalkarak, bazen ağlayarak, bazen kahkahalarla…
Ama her adımda biraz daha “sen” olarak.
Değişmekten korkma. Çünkü bazen en büyük cesaret, eski halini geride bırakabilmektir.
Değişmekten korkma insan bazen…
Zülal Gündoğmuş
Yorumlar
Trend Haberler
Antalya escort faciası: 1 ölü
Son dakika! Alanya'da sahilde bulunan genç kız cesedinin kimliği belli oldu
Alanya'da çevreyolunun neden ikinci kez kapandığı ortaya çıktı
Antalya'da devasa miras sahiplerini buldu: 6 milyar dolar 3 mirasçıya kaldı
Alanya Belediye Başkan Yardımcısı Akbaş'ın acı günü
Son Dakika! Alanya Belediyesi'ne haciz şoku