Bazen sadece sessizce oturup kahvemi içmek istiyorum. İnsanları gözlemlemeyeyim, kafamın içinde eleştirmeyeyim, her şeyi analiz etmeden bir anlığına sadece "var olayım" diyorum. Ama yok… Olmuyor. İnsan davranışlarını izledikçe, sinir uçlarıma kadar doluyorum. Çünkü mesele tarz, giyim kuşam ya da fizik değil; mesele doğrudan davranış problemi.
Cacık Bile Olmayacak Hıyarlar
Bir bakıyorsun, işini yapmaya çalışan insanlara köle muamelesi yapan tipler… Kendini öyle bir önemsemiş ki, sanki dünya onun etrafında dönüyor. Oysa yoğurda doğrasan cacık bile olmayacak hıyarlar bunlar. Hayata katkısı olmayan, sadece şikâyet etmeyi meziyet sanan tipler… Poşet çaydan bile fazla süzülen, bardağa koysan almayacak kadar tatsız tozlar.
Dedikodunun Gölgesinde Yaşayanlar
Bir de şu var: Fazla dedikodudan karnı kurbanlık koyun gibi şişenler…Yüz hatları bile kötü niyetin ağırlığından yamulmuş, o tuhaf yaratıklar. Herkesin hayatını didik didik edip, kendi boşluğunu başkalarının hikâyeleriyle doldurmaya çalışanlar. Oysa ki o hayatların arkasında ne savaşlar, ne bedeller var…
İnsanlık Versiyon: Beta 0.1
Gerçekten çok garip. İnsanlar artık insana benzemekten çıktı. Empati kayboldu, nezaket tükendi. Nazar değmesin diye tıklattığımız tahta bile bu insanlardan daha işlevli hale geldi.
En azından tahta, sessiz kalmayı biliyor.
Sadece Konuşanlar Kulübü
Ve bir de sadece konuşanlar var…Üretmeden, düşünmeden, katkı sunmadan konuşanlar. Sözleriyle insanlık üzerinde devrim yaptıklarını sanıyorlar ama yerlerinden milim kıpırdamıyorlar.
Keşke sözlerle peynir gemisi yürüseydi; o geminin en büyük faresi kesin onlar olurdu.
Fazla Farkında Olmak
Bazen düşünüyorum: "Sorun bende mi acaba?" Belki de fazla gözlemliyorum, fazla fark ediyorum. Ama sonra bir bakıyorum ki etrafımdaki karmaşa, sessiz kalmaya izin vermiyor. İnsanları izlemek, artık bir savunma mekanizması haline geldi. Çünkü gülmekle sinirlenmek arasında gidip geliyorum; bir yanda mizah, diğer yanda hayal kırıklığı. Ama ne olursa olsun, ben yine de gözlemlerim. Çünkü bazen susmak, bu saçmalıklara ortak olmak gibi geliyor.
"Deli" Desinler…
Belki de rahat duramıyorum çünkü fazla farkında olmak, bu çağın en ağır yükü. Ve ben bu yükü taşımak yerine, arada bir yere bırakıyorum: Bir cümleye, bir espriye, ya da alaycı bir kahkahaya. Ne de olsa izah edemediğim şeylerin mizahını yaparak ayakta kalıyorum. Varsın "deli" desinler… Zira bazen adını deliye, kaba etlerini ise çalıya dayamak; çatlamış bir toplumun ortasında insan kalabilmenin tek yoludur.
Son Söz: Nezaket, Yeni Bir Lüks Değildir
Birine kibarca hitap etmek, insana sadece insan olduğu için değer vermek artık neredeyse "ekstra özellik" sayılıyor. Oysa nazik olmak, doğru cümleler kurmak, açık iletişim kurmak o kadar da zor değil. Nazik olun. Çünkü bazen bir kelime, bütün bir gürültüden daha çok şey söyler.