Zamanının en büyük deniz kuvvetlerine mensup İngiltere ve Fransa, İstanbul şehri, Boğaziçi, Marmara'nın ve Çanakkale'nin batı yakası 'Gelibolu ve Trakya” İstanbul Boğazı'ndan Sakarya Irmağı'na kadar Asya yakası...

Zamanının en büyük deniz kuvvetlerine mensup İngiltere ve Fransa, İstanbul şehri, Boğaziçi, Marmara’nın ve Çanakkale’nin batı yakası “Gelibolu ve Trakya” İstanbul Boğazı'ndan Sakarya Irmağı'na kadar Asya yakası “İzmit”, Marmara adaları, Bozcaada ve Gökçeada’yı Almanya’ya karşı bir güç oluşacağı için Rusya’ya vermeyi kabul etmişlerdi. Onun için boğazlardan İstanbul’a ve dolayısıyla Karadeniz’e inmeyi, böylece Rusya’yı iç savaştan kurtarmayı öngörmüşlerdi. Ancak, karşılarındaki, ölümü şehitlik, yaralanmayı gazilik kabul eden, yiğit ve kahraman Mehmetçiği hesap edememişlerdi. Onun için büyük bir azametle 3 Kasım 1914 sabahında 3 grup halinde birleşik donanma boğazdan içeri girerek boğazın iki yakasındaki tabyaları top ateşi ile susturmağa çalıştılar. Ancak, aylarca sürdürdükleri ve bir metrekareye 10 bin mermi atmalarına rağmen hiçbir bataryayı susturamamışlar ve yavaş yavaş işin vahametini idrak etmeye başlamışlar ama dünya milletlerine rezil olmamak ve Rusya’yı iç savaşta yalnız bırakmamak için devam etmek mecburiyetinde olduklarını kabul etmişler ve 18 Mart 1915 tarihine kadar fasılasız taarruzlarına devam etmişlerdir. Çanakkale Boğaz Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa müttefik donanmasını gafil avlamak için, zırhlılarının manevra yaptıkları, karanlık limana mayın dökülmesi için mayın dökme komutanı Binbaşı Nazmi Beye kaç mayın var diye soruyor. 26 mayın olduğunu öğrenince, "Sana ölümün pahasına da olsa karanlık limana bu mayınları dökmeni emrediyorum" diyor. "Emriniz baş üstüne" diyerek Nusret mayın dökme gemisi süvarisi Yüzbaşı Hakkı Beye aldığı emri bildiriyor. Nusret mayın dökme gemisinde 6 subay ve 60 er bulunuyor. Hemen, 26 mayın gemiye yükleniyor ve Çanakkale’den gece sessizce yola çıkıyorlar. Düşman, her an teyakkuzda bulunup, gece gündüz karanlık liman ve çevresini kontrol ediyor. Nusret mayın dökme gemisi, çok sessiz bir vaziyette, limana geliyor, önceden harita üzerinde belirlenen şekilde sahile paralel olarak mayınlar birer birer denize boca ediliyor. Bu ana kadar, işler istenildiği gibi olmuş ve görev yerine getirilmiştir. Geri dönüş anında düşmanın karakol gemileri geri dönmüşler, aradaki mesafeyi azaltalarak Nusret’e yaklaşmakta idiler. Karakol gemisi projektörlerini yakarak sağı solu taramağa başlamış, birkaç saniye içinde yakalanmaları an meselesi iken bizim sahilden birdenbire yanan projektörlerimizle düşman projektörleri göz göze geliyor ve ortalık sise yakın kesif bir beyazlığa boğuluyor. Bu projektörlerin böyle birbirleri ile kapışması, Nusret gemisinin yakalanmasını önlemiştir. Bu Allah’ın mucizelerinden biri olup 18 Mart'ta düşman zırhlılarının yarısının batmasına yahut yaralı bir vaziyette saf dışı edilmesine dolayısıyla Çanakkale’nin geçilemeyeceğini anlamalarına ve apar topar firar etmelerine sebep olmuştur. W. Churchill karanlık limana Nusret gemisi tarafından dökülen mayınlar için şöyle demiştir: "Birinci Dünya Savaşı'nda bu kadar insanın ölmesine, harbin ağır masraflara mal olmasına, denizlerde 5 bin ticaret ve savaş gemisinin batmasına başlıca sebep, Türkler tarafından bir gece önce atılan ve incecik bir çelik halat ucunda sallanan 26 adet mayındır. Bu mayınlar müttefik donanmasının üçte birini yok etti. Üçte biri kullanılamaz hale geldi. Bu başarısızlık beni 25 yıl politikanın dışına fırlattı." Çünkü, Churchill bu savaşın mimarlarından bir idi ve var gücü ile çalışmıştır. İkinci mucize ise Rumeli Mecidiye tabyasında gerçekleşti. Bu tabyaya dakikada 35-40 mermi düşüyordu. Sonunda tabyanın büyük mermilerinin taşınması ve topa sürülmesi için var olan vagonları ve rayları parçalanmıştı. Cephanelikte 275 kg ağırlığında mermiler vardı ama topa kadar getirmenin imkanı kalmamıştı. Önlerinde Bouvet zırhlısı vardı ve tabyayı top ateşine tutuyordu. Edremitli Seyit Onbaşı, "Haydi arkadaşlar şu mermiyi sırtıma koyunuz" dedi ve ağzından kan gelmesi pahasına mermiyi topa kadar taşıdı ve ilk atılan mermi Bouvet zırhlısının su kesiminin az altından büyük bir yara almasına dolayısıyla saf dışı kalmasına sebep olmuştur. 18 Mart 2012 günü bu büyük zaferin 97. yılını çok büyük coşkularla kutladık. Bu zaferin kazanılmasın da Çanakkale Boğazı Mevki Komutanı Cevat Paşa'nın, Nusret mayın gemisinin kaptanı Tophaneli Yzb. Hakkı Bey’in, (Hakkı bey kalbinden rahatsız imiş ve o gecenin heyecan ve stresi içinde kalbi durmuş, düşman gemilerinin apar topar kaçmasını görememiştir), Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazım Bey'in, Rumeli Mecidiye Tabyası Komutanı Yzb. Hilmi Bey'in, Edremitli Seyit Onbaşı'nın ve pek çok şehit ve gazinin payı çok büyüktür. Çanakkale'de 253 bin şehit verdik. Bir o kadar da düşmanın zayiatı olmuştur.Çanakkale Savaşı, Allah’ın "Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın" (*) emrine uyarak cepheye koşan kahraman Mehmetçik’lerin destanıdır.Deniz savaşını kaybeden İngiliz ve Fransızlar müstemlekelerinden topladıkları Anzaklarla karadan saldırmaya başladılar, bu kez de karşılarında Mustafa Kemal adında savaş kurdu bir kahramanı buldular ve sonun da Çanakkale’nin geçilemeyeceğini anlayarak tamamen ve mağlup olarak defolup gittiler. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Çanakkale Savaşı'nda şehit olan gazi olan tüm kahramanlara Allah’tan rahmet diliyor mekanlarının cennet olmasını niyaz ediyorum. Ruhları şad olsun.(*) Bakara Suresi: 190