KONAKLI esnafının 'Turist Duası'na çıkışını yazdık ya dün,

KONAKLI

esnafının 'Turist Duası'na çıkışını yazdık ya dün, "Gün boyu telefonum susmadı" desem yeridir.

Kimi tebrik için aradı, kimi "Çok abartmışsın" diye sitem etti.

Arayıp soranların tamamı, turizmden direkt ya da endirekt ekmek yiyen insanlardı.

Bir tek, yazımda "Sırra kadem bastılar, sesleri solukları çıkmıyor" diye söz ettiğim meslek odası başkanları ile siyasi partilerin ilçe başkanları aramadı.

Canları sağ olsun.

Mübarek Ramazan günüdür, iftar saatini bekliyorlardır, oruçlu ağızlarıyla iki saat durum izahı yapmak istememişlerdir, belki yazılarımı takip etmiyorlardır, halden anlarız.

Bu arada, üç farklı kesimden üç farklı isim de aradı dün.

Birincisi, esnafın "kiralarda indirim yapsınlar" dediği Alanya'nın tanınmış işadamlarından biri, ikincisi, yine tanınmış bir emlakçı, üçüncüsü ise Konaklı-Payallar bölgesinde seracılık yapan tanınmamış bir çiftçiydi.

Üçüne de serzenişlerini, bana söylediklerini köşeme taşıyacağımı, isimlerini verip vermememde sakınca olup olmadığını sordum, üçü de "ismimizi kullanma, şu sıkıntılı günlerde kimseyle papaz olmayalım" diye ricada bulundu.

Sabah ilk arayan kişi, Alanya merkezde mülk sahibi olan, dükkanı değil dükkanları, hatta koca bir çarşısı bulunan ve tamamı kirada olan Alanyalı bir işadamıydı.

"Sürekli 'Mülk sahipleri indirim yapsın' diyorsunuz da, hiç bizi dinlemiyorsunuz. Aç bakalım mikrofonu, şimdi söyleyeceklerimi de yaz gazeteci kardeş" dedi.

"Hay hay" deyip telefonun ses kaydını aktif hale getirdim, o söyledi ben dinledim, o konuştu ben sordum.

İşte, esnaftan yüksek kira bedelleri istedikleri, alamayınca da icraya verdikleri için sert bir dille eleştirilen yüzlerce mülk sahibinin sesine tercüman olan bir işadamının; esnaf, kiracı, sezon ve krizle ilgili enteresan tespitleri...

'

KÖTÜ ADAM HEP BİZ OLUYORUZ'


"...Devlet memurlarını saymazsak, Alanya'nın tamamı, ki, 300 bin nüfuslu bir şehirde yaklaşık 200-250 bin kişiden söz ediyorum, herkes ama herkes ekmeğini turizmden kazanıyor.

Buna, köyde domates salatalık üreten çiftçi de dahil, mahalle arasında tezgahı olan simitçi de.

Biz Alanya'da, merkezin yanı sıra Konaklı, Avsallar, Okurcalar, Oba ve Mahmutlar'da çok sayıda dükkanı veya turizm çarşısı olan üç beş aileyiz ve turizmde ne zaman daralma olsa, ne zaman işler kötüye gitse, hedef tahtasına konulan ilk kesim nedense biz oluyoruz.

Hadi pek çoğumuza bu dükkanlar atalarımızdan kaldı, bizim birebir alın terimiz yok, eleştirilerin temelinde de bu sebep yatıyor diyelim.

Peki, alın teriyle çalışıp dükkan satın alanlar, bir nevi yatırım yapanlar, bu dükkandan gelecek kiraya göre bütçesini, evini ekonomisini geçindirenler de mi suçlu?

Bizi "kan emici","esnafın kazandığı üç kuruş parada gözü olan", "hakkını alamayınca icra yoluna başvuran" kötü adamlar/kadınlar olarak gösteriyorlar, çünkü bazı kesimlerin işine öyle geliyor.

Krizlerin oluşmasına, turistin gelmeyişine sebep olanlara güçleri yetmeyenler ve sesleri çıkmayanlar sıkışınca topu hemen bize atıyor.

İşin kolaycılığı, en kestirme yolu bu çünkü.

Sanki biz o dükkanlara vergi ödemiyoruz, sanki biz aile geçindirmiyoruz, sanki bu kiralardan gelen paralarla başka yatırım hedeflerimiz yok, bizim başka gelirimiz var da, bu sene o dükkanların kirasını almasak da olur gibi bir algı operasyonu yürütülüyor.

Oysa durum hiç de dışarıdan gözüktüğü gibi değil.

Mesela, çakma tekstil ürünü satan bir butikçinin yanında çalışan vasıfsız bir eleman, giriyor o işyerine, malın nereden alındığını, turiste nasıl satıldığını, marka firmanın avukatı geldiğinde malı nasıl kaçıracağını falan tek sezonda öğreniyor.

Sonra ertesi yıl Ocak-Şubat gibi kapımıza geliyor, 'Şu sizin falanca yerdeki dükkanı kiralamak istiyorum' diye talepte bulunuyor.

Vermesen kötüsün. Versen, işler az sarpa sarsa ve kirasını ödeyemese daha da kötü oluyorsun.

Biz de isteriz Amerika'da, Avrupa'da veya İstanbul gibi büyükşehirlerde marka olmuş firmalara dükkanlarımızı kiralamayı ama Alanya'da o potansiyel yok.

Şehrin ana arterlerine açılan tanınmış marka firmaların durumunu da görüyoruz, duyuyoruz.

Birçok işletmeci açtığına açacağına pişman.

Çay-simit satarak, ekmek arası döner-ayran satarak o kiralar çıkmaz, Alanya'da o kapasitede müşteri yok çünkü.

Marka var, isim var, dekor var, en kaliteli ürün var, ama müşteri yok.

Arzın kralı var, talep yok.

Diyelim ki marka bir ürünü Alanya'ya getiren, işler umduğu gibi gitmeyen, ama arkasında hazır parası olan bir işletmeci, 'dosta düşmana madara olmayalım' kabilinden kirasını, algısını vergisini, personel maaşını ilk sene hazırdaki parasından karşılıyor.

'Belki seneye işler düzelir' umuduyla bir sonraki seneyi bekliyor ama bir sonraki sene yeni bir iç ve dış kriz patlak verdiğinde ne olacağını o da bilmiyor, kestiremiyor.

Kısacası; kumar oynuyor, zar atıyor.

Bize gelince.

Dükkanı kiralıyoruz, pek çoğumuzun sütten ağzı yandığı için yoğurdu üfleyerek yemek istiyoruz ve kira sözleşmesinin yanında kendimizi korumak için kiracıdan bazı evraklar talep ediyoruz.

Biz de ev geçindiriyoruz, bizim de bir hayatımız var.

Ama evdeki hesap çoğu zaman çarşıya uymuyor, hele de Alanya'da.

Alanya'daki gazetelerin arşivlerini aç bak, her sene bu zamanlar hep aynı mevzular yazılıp çiziliyor.

"Kriz var", "Mülk sahipleri indirim yapsın."

Bunu da genelde oda başkanları yapıyor, söylüyor.

Ben hiç elinde dosya ile Ankara'ya gidip esnafın durumunu anlatan, isyan eden, esnafın hakkını TBMM'de arayan bir oda başkanı haberi görmedim.

Varsa yoksa; "Mülk sahibi indirim yapsın."

İlk seçimde ben de oda başkanı adayı olacağım, çünkü Alanya'da bu iş hakikaten çok kolay.

Pek çok esnaf da uyanık, işi kapmış.

Kirayı 'İş yok, param yok' diye ödemiyor, Rus krizini, terör saldırılarını bahane ediyor, kirayı bir sonraki yıla ötelemek istiyor.

Diyelim ki avukatımız kirayı tahsile gidiyor. 'Kardeşim, dükkan açarken krizi de öngörecektin. Krizler olmasa zaten herkes dükkan sahibi olur. Öde bakalım şu çeki senedi' diyor, 'Ödemem, canımı mı alacaksın' diye üstü kapalı tehditler başlıyor bu kez.

Doğru söylüyor, canını mı alacağız, katil mi olacağız.

Tahliye aşaması ise tam bir facia.

Çünkü kiracıyı öyle şak diye çıkaramıyorsun.

Pek çoğu tahliye olmama konusunda başarılı oluyor, çünkü mevcut yasalar mülk sahibini değil, kiracıyı koruyor.

Eskiden Çek Kanunu vardı, çekini ödeyemeyen 'Cezaevine girerim' endişesiyle bulup buluşturup öderdi, şimdi o da kalktı, 'Alabilirsen al da görelim' dönemi başladı.

Şehrin iki ana arteri, Atatürk Bulvarı ile Ahmet Tokuş Bulvarı üzerindeki dükkanlar neden pahalı, işte bundan.

Mülk sahipleri artık 'Kriz var, kira parası yok' diyen küçük ve orta ölçekli esnafla uğraşmak, mahkemelik olup sürünmek, yüz göz olmak istemiyor.

Mülk sahibi olarak biz de zaman zaman farklı ortamlarda, kulüplerde veya restoranlarda bir araya gelip bu durumu konuşuyoruz, kritiğini yapıyoruz.

Ve artık hepimiz istiyoruz ki, Alanya'nın 'turistik çarşı' olarak bilinen bölgelerine, ana arter denilen caddelerine kurumsal yapıya sahip işletmeler açılsın, biz de kiramızı buradaki yerel işletmeciden değil, direkt firmanın genel merkezinden alabilelim, her ayın belirlenen gününde kiramız tak diye banka hesabımıza yatsın.

Kriz oluyor, hedefte sürekli mülk sahipleri var.

Kötü adam hep biz oluyoruz.

Bunlar hedef şaşırtma, 'Cambaza bak cambaza' taktiği gibi geliyor bize.

Krizin sebepleri ve sorumluları yerine suçlu sanki bizmişiz gibi bir algı yaratılarak hedef şaşırtmaca yapılıyor.

İki gün önce Konaklı'da esnaf 'Turist Duası'na çıktı, iş tam siyasi otoriteyi sorgulama safhasına geçiyordu ki, aynı senaryo yeniden sahneye konuldu, şimdi kötü adam yine biz olduk.

Bunlar, iş yapamadığını ve krizleri gerekçe gösterip kirasını ödemek istemeyen, tabiri caizse işin kurnazlığına kaçan esnaf kesiminin yanı sıra Alanya'daki bazı kesimlerin hedef şaşırtmak için mülk sahiplerini hedef tahtasına koyma taktikleridir.

Gidin, Kuyularönü Cami'den İskele'ye giden yolun sağ tarafına bakın, 50 dükkan varsa 30'u boş.

Neden?

İşte bu yüzden.

Hangi mülk sahibi istemez, şehrin en güzel yerindeki dükkanını kiraya verip parasını almayı, ekonomiye nefes aldırmayı.

Ama artık mülk sahipleri 'Azıcık aşım kaygısız başım' deyip; güvenilir, kefili sağlam bir kiracı gelene kadar dükkanı boş bırakıyor, en azından dükkanın içini sağlam tutuyor.

Bir de herkes illa ki ana caddede, Hükümet veya Bankalar Caddesi'nde dükkan açmak zorunda mı?

Dükkan kiralamak için bize geliyorlar, kirayı duyunca 'Siz de çok para istiyorsunuz, insafınız kurusun' diyorlar.

'Sen de git 25 Metrelik Yol'dan, Alaiye Caddesi'nden dükkan tut' diyoruz, yüzümüze küfür eder gibi bakıp gidiyorlar.

İşini düzgün yapan, kirasını geç de olsa ödeyebilen, bize güven veren tüm kiracı esnaf arkadaşlarımı, kardeşlerimi tenzih ederim, çünkü biz onlara zaten gereken kolaylığı sağlıyoruz ama ne yazık ki Alanya'nın durumu bu.

Her krizde mülk sahibi indirim yapsın, eyvallah.

Peki, işler iyi olunca, şehir ağzına kadar turist dolunca bize 'Bu sene çok kazandık, al şu fazladan parayı' diyen yok.

Mal aldıkları toptancıdan indirim isteyen yok.

Elektrikte, suda, sosyal güvenlik kurumu priminde indirim isteyen yok.

Varsa mülk sahibi, yoksa mülk sahibi.

Alanya'nın, yabancılar kadar yerli turiste ve yerli vatandaşa da hitap edebilen nitelikli işyerlerine ihtiyacı var.

Şehrin ticari bir kimliği yok.

Denizle, kumla, güneşle bir yere kadar.

Tatile gelen, gündüz kumda yatıp denize giren insanların akşamları dolaşabileceği nitelikli bir çarşımız yok.

Hepsi birbirinin kopyası olan dükkanlarla bu işler yürümez.

Denize yakın dükkanların yüzde 80'i çakma ürünlerle dolu, ana cadde köfteci, tavukçu, dönerci, çiğköfteci, simitçiyle dolu, 25 Metrelik Yol desen, karman çorman, tam bir Arapsaçı.

Öncelikle bu durumun düzeltilmesi için çaba sarf edilmeli, "Zararın neresinden dönülürse kâr" denilmeli.

'Bizim arkadaş köfteci açtı, ben de açayım' demekle, 'Butik işinde yüzde 500 kâr varmış. Ben de boş bir dükkan bulup içine çakma malları doldurayım, amca oğlu gibi bir sezonda ben de parayı bulayım' hesabıyla şehrin ekonomisi dönmez.

Kanunen kimseye 'Ticaret yapma' diyemezsin ama yeni işyeri açacak olanlara yol gösterebilirsin.

İsim vermeyeyim, bu konuda Alanya'da makam mevki sahibi olmuş, koltuk işgal eden herkese ama herkese büyük görev düşüyor.

'Mülk sahibi indirim yapsın' deyip topu taca atan, işin kolaycılığına kaçan, ama iş esnafın yanında olmaya gelince ortada gözükmeyen herkesin Alanya'ya bir borcu var, şimdi gün, bu borcu Alanya'ya ödeme günüdür.

-

YARIN: ÇİFTÇİ KAN AĞLIYOR