Uzun süre, ziyaretçi olarak katıldım Tüyap Kitap Fuarı'na. Dolaşır, kitaplarımı alır, yazar dostlardan karşılaştıklarımla iki satır konuşurdum. Yazar kimliğiyle fuara ilk kez katılmam, 2004'te oldu. Bu Yayınlarının sergeninde,...

Uzun süre, ziyaretçi olarak katıldım Tüyap Kitap Fuarı’na. Dolaşır, kitaplarımı alır, yazar dostlardan karşılaştıklarımla iki satır konuşurdum.Yazar kimliğiyle fuara ilk kez katılmam, 2004’te oldu. Bu Yayınlarının sergeninde, önümde ince iki cilt halinde basılmış “Havşan Öyküleri”yle. İki yanımda, o zamanlar tanımadığım için bugün kim olduklarını anımsayamadığım bayan yazarlar, önlerinde bir dizi kitap, boyuna imza veriyorlardı çocuklara. Dört beş kitap imzaladım o gün.Kitaptan yana yoksulluğum içimi acıtmıştı bir parça. Yılmadım ama. Hiç durmadan yazdım.Güler yüzlü bir oğlan geldi yanıma bu yıl. Elinde içi kitap dolu kocaman bir torba.“Sizin kitaplarınızın hepsini okudum,” dedi gülümseyerek. Elindeki torbayı masanın üstüne koydu, “bunları imzalar mısınız benim için?”“Elbette.”O torbadan çıkarıp masaya koyuyor, ben imzalıyorum. Yığın büyüyor. YKY’den bir arkadaş, imzalanmış kitapları daha büyük ve sağlam bir torbaya koyuyor. İmza bittikten sonra ona, YKY’den çıkan “Meraklı Karınca”yı imzalayıp armağan ediyorum. Birlikte fotoğraf çektiriyoruz, değişik birkaç poz. Söz verdi, yollayacak bana fotoğrafları.Ne güzel bir duygu…Az sonra yine karşımda Can Çocuk’tan çıkan, daha önce edinemediği iki kitabımı getirmiş. Onları da imzalıyorum. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle ayrılıyor. Belli ki çok mutlu. Ben de mutluyum, çok mutluyum…Bir de birkaç yıl önce Bursa Tüyap’ta yaşadım benzer bir güzelliği. Salonun dibinde bulunan bir sergenindeydim. Salonun üst yanında bir gürültü koptu. Koşarak gelen beş kız. En öndeki bağırıyor “Bilgin Adalı buradaymııış!”Az sonra önüme geldiler soluk soluğa.“Siz gerçekten Bilgin Adalı mısınız?” diye sordu önde duran.“Evet,” dedim gülümseyerek, “yoksa benzemiyor muyum?”Hayıııır! Ondan değil sorduğum. Yani siz gerçekten Bilgin Adalı mısınız?”“Evet ben oyum.”“Sizin tüm kitaplarınızı okudum. Sizi çok seviyorum,” diyerek başladı ağlamaya güzel kız.“İnsan, sevdiği biriyle karşılaşınca ağlamaz ki, sevinir.”“Olsun. Ben heyecanımdan ağlıyorum.”Onunla ve arkadaşlarıyla fotoğraflar çektirdik. Hani şu fotoğraf makineli cep telefonlarını icat eden var ya, sanırım hayırla anmak gerekir onu.Fotoğrafları yollamak için e-posta adresimi aldı. Ama yollamadı… Vardır elbet bir nedeni.Dün, Tüyap İzmir Kitap Fuarı’ndan döndüm.Eski okurlarımla buluştum İzmir’de, kocaman gençler olmuşlar. Lisede okuyor hepsi. “Ben kitap okumayı, senin kitaplarınla sevdim,” dedi birisi. Şimdilerde Yaşar Kemal’in kitaplarını okuyormuş. Bir çocuğa kitap okumayı sevdirmekten güzel bir armağan olabilir mi bir yazar için?En sevdiğim kitabımı soruyorlar durmadan. Hepsini seviyorum ama bir tanesinin yeri farklı sanırım: “Kaledibi Sokağı”… Antalya’da, 1950’li yıllardaki çocukluk anılarımdan yola çıkarak yazmıştım o kitabı. Evlerde akar suyun, elektriğin bile bulunmadığı bir dönem… Ama biz çocuklar sanırım bugünkülerden daha şanslıydık. Bilgisayarımız, bilgisayar oyunlarımız olmasa bile, engin bir hayal gücümüz vardı yeni yeni oyunlar bulmak için. Bir dal parçasından yay, ince kamışlardan ok yapar, hayali canavarlarla savaşır ve onları yenerdik. Kendi uçurtmamızı kendimiz yapar, kiminki daha yükseğe çıkacak diye yarışırdık. Trafik canavarının kol gezmediği sokaklarda, birdirbir, uzuneşek, körebe, saklambaç oynardık. Sanırım bugünkü çocuklara değişik bir yaşamın renklerini sunuyor o kitap.Bir hafta boyunca yüzlerce kitap imzaladım Tüyap İzmir Kitap Fuarında.Çocuklar okumayı seviyor ve iyi kitapları okuyorsa, gelecek bugünden daha aydınlık olacaktır hiç merak etmeyin.En çok aranan kitaplarım hangisiydi biliyor musunuz? “Çanakkale Destanı” ile “Barış Çocuk Atatürk’le Kurtuluş Savaşında”…Seçen çocuklar kadar, onları yönlendiren sevgili öğretmenlerimizi de kutlamak gerekir diye düşünüyorum.Maraton bitmiyor. Sırada Diyarbakır fuarı var. Ondan önce Malatya ve yeniden Ankara’ya gideceğim, okul söyleşileri için. Yine Çatalhöyüklülerin kakarlını nereye yaptığını soracaklardır bana. Bu sorunun yanıtını bulmak için, “Zaman Bisikleti”ne binip Çatalhöyük’e gitmeyi düşünüyorum.Edirne’den Van’a tüm Anadolu’yu dolaştım. Yolculuklar yoruyor artık beni. Ama değiyor doğrusu… O ışıl ışıl gözleri görmek, ömrüme ömür katıyor…