Bir şarkı çalar ve sen binlerce şey hissedersin… Hislerine tercüman olur şarkılar; en yakın dostun, sırdaşın oluverir bir anda… Hissettiklerini, fark edemediklerini ve yüreğindeki kıvılcımları yüksek sesle haykırır kulağına, eski...

Bir şarkı çalar ve sen binlerce şey hissedersin… Hislerine tercüman olur şarkılar; en yakın dostun, sırdaşın oluverir bir anda… Hissettiklerini, fark edemediklerini ve yüreğindeki kıvılcımları yüksek sesle haykırır kulağına, eski bir dost gibi… Bazen kendini ağlarken bulursun, bazense küçük bir çocuk mutluluğunda saklanmış olarak… Bazen çaresizlik içinde yorganı kafana kadar çekmiş hıçkırarak ağlarken, bazense avazın çıktığınca bağırıp çılgınlar gibi dans ederken… Yaşadığın iyi ya da kötü her ne varsa geçmişe veya şimdiye dair hiç fark etmez, bir anda karşına çıkarıverir kısa bir melodi… Peki ya sonra? Sonrasını bende bilmiyorum; inanın anlaşılmaz bir hal alıyor.

Bir şarkıyla başlıyor her şey! Çocukluğum, gençliğim ve şimdiki halim diye arkana yaslanmış anlam vermeye çalışırken olup bitene, bir şarkı çalıyor radyoda ve bir melodi duyuyor, binlerce şey hissediyorsun. Bazen çok eskilere götürüyor bir şarkı, bazense çok sonralara. Geçmiş ve gelecek arasında gidip geliyorsun, melodi treninin ön koltuğunda. Sana eşlik edenler oluyor bazen, bazense sen yol arkadaşı oluyorsun bir başkasının… Şarkılar, ‘O’nu söylüyor bazen. Siz tüm benliğinizle onu düşünüp, düşlüyorken geçmişin pençesine sıkışıp kalmış bir vaziyette; o ise bir başkasının kollarında gülüp geçiyor olanlara, geçmiş mi hak getire! Şarkılar içinizi okşuyor bazen… Rüzgârın kulağınızın arkasından geçerken huzur veren fısıltısı gibi…
Öyle şarkılar vardır ki sizi bir anda etkisi altına alıverir. O duyguların içinde olmasanız da müziğindeki hareketlilikle kendinizi bir an da dans ederken buluverirsiniz. ‘Başıma gelenler’ şarkısı da onlardan bir tanesi işte… Islık çalarken aynı zamanda dans ederek eşlik edebileceğiniz türden… Baharın gelişini, yazın güzelliğini müjdeler gibi adeta! Saksafonun şarkıya kattığı renklilik öylesine güzel, öylesine canlı ki! Bir an da kendinizi bambaşka diyarlara göç ederken buluyorsunuz, en ruhsuzunuz bile bir an da kıpır kıpır olup kelebeğe dönüşüveriyor. Aslına bakarsanız şarkıyı çözümlediğimizde aşk acısı çeken, yıkılan, bir daha asla ve asla sevemeyeceğini düşünen, başına gelenlerin sorumlusu olarak sürekli bir başkasını işaret eden, savunma mekanizmalarına başvuran bir kişinin başından geçenler seslendiriliyor. İlk dinleyişinizde sizi de etkisi altına almayı başaracağına inandığım ‘Başıma gelenler’e Göksel’in yorumu da bambaşka bir lezzet katmış.
Bazen giderek ödersin, bazen kalarak. Bazen de canını onun yoluna adayarak... Çünkü bedelini ödediğin her şey senindir! Şarkılar bunu hissettirir sana, yaşatır, yaşarsın! Baharın gelişini, yazın çılgınlığını, güzün huzurunu ilk şarkılarda bulursun.

Bir gün dönüp bakınca düşler
İçmiş olursa yudum, yudum, yudum yıllarını…

Bulmaca gibidir bazen, bir şarkı. Her nağmesinde kendinizi bulursunuz… Emeklerinizi, çabalarınızı, ilk heyecanlarınızı…

Duru bir su gibi, bazen volkan gibi, bazen bir deli rüzgâr gibi
Gözlerinde telaş, yıllar sence yavaş, acelen ne bekle Firuze...

Beklemeyi öğretir şarkılar, iç sesinize tercüman olur, dinledikçe rahatlarsınız, rahatladıkça daha çok şeyi fark eder hale gelirsiniz. Sizi etkisi altına alır ve bir süre sonra bütünleşirsiniz. Güzeldir şarkılar kadar hissettirdikleri de vesselam! Tek sorumlusu şarkılardır bazen mutsuzluğunuzun… İçinizdeki heyecanın, kalbinizden dudaklarınıza dökülen sevgi sözcüklerinin, gülen gözlerinizin, umut veren mimiklerinizin tek vesilesidir, şarkılar. Şarkılar ki onlar iyi ki varlar… Bir melodinin ritmine takılın ve hayat akıp geçsin içinizden. Mutlu günler!