“Arkadaşlar! Solda ‘Bistore’ yazıyor ya, kasap, bu amcanın sucukları güzel. Ben buradan alıyorum. Merkezde domuz etiyle ilgili bir sıkıntı olmaz ama siz gider de bir Sırp restoranı bulursanız, dikkat edin!

Bakın! Şurada, meydan burası. Camimiz sağ tarafımızda. Buradan indiğimiz noktada, saat 15.00’te otobüste oluyoruz. Otobüsün bekleme şansı yoktur, bekleme yapamıyor.

Bakın! Solunuzda Tente Otel. Zaten göbekte arkadaşlar! Bu şehirde kaybolanın anıtı dikilir. Turumuz henüz bitmedi, takip edin. Bakın! 360 derece bir tur yapacağız. Şöyle:

Arkada Gazi Mehmet Paşa Camii, hamamı, tekke, konsolosluk, tarihi taş köprü ve Şadırvan Meydanı. Turumuzu caminin hemen yanındaki ağaçların olduğu alanda bitireceğiz. Restoranı da orada göstereceğim size. Buluşma noktamız, 3’e 10 kala. Şurada, az önce indiğimiz yer.

Küçük bir şehir, tarihi bir merkezi var. 190 bine yakın nüfusu var. Ağırlıklı olarak Arnavutlar, sonra da Sırplar ve Türklerin yaşamış olduğu bir şehirdir. Özellikle merkezde Türkçe ve Arnavutçanın kullanıldığı, şirin, tarihi bir merkez. Ortasından deremiz akar. Derenin adı ‘Akdere’dir.

Şu an su miktarı az olabilir ama ta Haziran’a kadar bu su miktarı artarak devam edecektir. Yukarıda tarihi bir kalemiz var. Kale, Roma dönemine kadar dayanmaktadır. Fakat son şeklini Osmanlı verecektir.

Şehrin mimari yapısına baktığımız zaman Osmanlı mimarisi hâkim. Onun haricinde Bizans dönemine ait kiliseler de söz konusu: Aziz Arsengel Kilisesi, Aziz Georges Kilisesi hemen orada. Bakın! O kilise ihtilaflı bir kilisedir. Şu an kapalıdır. Burada mabetler genellikle kapalıdır arkadaşlar. Camiler dahil. Sinan Paşa Camii hariç, camiler sadece namaz vakitlerinde açıktır.

Aziz Parascheca Kilisesi, Fethiye Camii ya da Cuma Camii diye anılır. Fethin sembolü olarak camiye dönüştürülmüştür. Şöyle bir özelliği var: Osmanlı, burayı Fatih döneminde ele geçirdikten sonra orası bir ibadethaneye, yani camiye dönüştürülecektir. Ta 1918 yılına kadar bu süreç devam eder. Sonrasında Osmanlı gittikten sonra Yugoslavya hükümeti tarafından kiliseye dönüştürülür. Ve sonrasındaki savaş döneminde de ihtilaflı yapılardan birisiydi.

Arnavutlar, burayı tam anlamıyla bağımsız bir Arnavutluk ülkesine dönüştürmesiyle birlikte tekrar camiye dönüştürmek isteyecektir. Fakat Sırplar buna karşı çıkacaktır. Birleşmiş Milletler de diyecektir ki: ‘Madem burası ihtilaflı bir yapıdır, bu yapıyı kapatıyorum. Avlusuna da bir tane nöbetçi koyuyorum.’ Böylece anıt müze olarak günümüze kadar kalacaktır.

Arka tarafta iskelenin olduğu yapılar önemli. Eski bir Sırp okuludur. Sırp lisesi olarak hizmet veriyor. Hâlen eğitime devam ediyor. Slobodan Miloşeviç’i duymuşsunuzdur. Slobodan Miloşeviç –Sırp lideri, ‘Sırp kasabı’ olarak bilinir– işte o liderin okuduğu lisedir orası. Hâlen dediğim gibi Sırp dünyası açısından önemli bir merkezdir. Şimdi takip edelim...

Hâlen Maraş Mahallesi’ndeyiz. İsmini Maksut Maraş Paşa’dan alır. Bakınız, orada bir camimiz var: Maksut Maraş Paşa Camii diye geçer. 1641 yılında orada bir cami inşa ettiriyor. Ama o camiyi inşa ettirmesinin sebebi, arkasında bulunan tarihi bir çınar ağacıdır. O çınar ağacını Fatih Sultan Mehmet’in kendi eliyle diktiğine dair bir rivayet vardır.

1455’te karşımızda, bakın! Beşiktaş yazıyor. Prizrenliler Derneği’dir...

Günümüzde Kosova siyaseti ve Kosova Türk topluluğu ile ilgili paneller yapılmakta; 23 Nisan, Kosova Türkleri tarafından millî bayram olarak büyük bir coşkuyla kutlanmaktadır.”