SOFRA, Atatürk'ün karar ve düşüncelerinin... Bir çeşit odak noktası... Müdavimlerinin ise bir nevi feyz kaynağıydı. O sofra, bir yemek sofrası... Bir içki sofrası... Bir eğlence sofrası değil... Bir çeşit akademi... Adeta bir çeşit...
SOFRA,
Atatürk'ün karar ve düşüncelerinin...
Bir çeşit odak noktası...
Müdavimlerinin ise bir nevi feyz kaynağıydı.
O sofra, bir yemek sofrası...
Bir içki sofrası...
Bir eğlence sofrası değil...
Bir çeşit akademi...
Adeta bir çeşit dersaneydi.
****
Sofranın karşısında daima...
Büyük bir kara tahta...
Üzerinde tebeşirle silgisi de hazır olurdu.
Bu sofrada iç politika...
Dış politika...
Ekonomi, tarih, coğrafya...
Dil gibi çeşitli bilimsel konular...
Günün önemli sorunları...
İnkılap hareketleri...
Ve buna paralel her çeşit milli mesele...
Bu sofrada konuşulurdu.
Sofrada herkes açık konuşur...
Herkes düşünce ve görüşünü söyler...
Herkes kendi tezini savunurdu.
****
Bununla birlikte sofra...
Bazılarının sandığı ve telkin ettiği gibi...
Bütün devlet işlerinin görüşüldüğü...
Yer değildi.
Bu önemli gerçeği fark etmeyerek...
Ya da göz ardı ederek...
"Sofrada devlet işleri halloluyor'
Diyenler, günün birinde ağır sorumluluklarla...
Etekleri tutuştuğu zaman...
O sofraya içinden çıkamadıkları...
Devlet işlerini getirirler...
Ve onları sofrada Atatürk'e hallettirir...
Rahatlamış ve ferahlamış olarak...
Sofradan kalkarlardı.
****
Atatürk'ün sofrasında yapılmayan...
Yapılmasına izin vermediği...
Tek şey dedikodu idi.
Bu gibi konuşmalara asla izin vermez...
Hoşgörü göstermezdi.
Hatta bazen dedikodu yapmaya...
Çalışanlar, perişan bir halde...
Koltukla götürüldüklerine az mı tanık olduk.
****
Atatürk her yerde olduğu gibi...
Sofrasında da düşünce ve kanaatlerin...
Serbest açıklanması için...
Çok hoşgörülü davranırdı.
O'nun bu hoşgörüsünden yararlanarak...
İşi tartışmaya kadar götürenlerin...
Taşkın hallerine nasıl tahammül ederdi...
Hala hayret ederim.
- DEVAM EDECEK -