BAŞTA Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu olmak üzere, Alanya'yı yöneten, idare eden, kentin siyasi ve sosyal dokusunda söz sahibi olan kim varsa, her zaman övündükleri bir konu vardır. Bilmeyenler için hatırlatayım. Denilir ki: 'Alanya...
BAŞTA Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu olmak üzere, Alanya’yı yöneten, idare eden, kentin siyasi ve sosyal dokusunda söz sahibi olan kim varsa, her zaman övündükleri bir konu vardır.
Bilmeyenler için hatırlatayım.
Denilir ki: “Alanya bir dünya kentidir. Alanya bir markadır. Bu yüzden Avrupa’da orta yaşın üzerinde ne kadar otantik şehir meraklısı turist varsa Alanya’ya gelip bir ev satın alır, burada yaşar, hatta vefat ettiğinde de ‘Beni Alanya’ya gömün’ der.”
Bu tespitler doğru mudur, evet doğrudur.
Almanya’da, Norveç’te, İsveç’te, Finlandiya’da, Rusya’da, Hollanda’da yaşayan ve aldığı emekli maaşıyla, tıpkı bizim emekliler gibi ayın sonunu zar zor getiren 60’lık 70’lik Avrupalılar için Alanya gerçekten de bir cennettir.
Çünkü aldığı emekli maaş, atıyorum 2 bin Euro ise, bu parayla Alanya’da bırakın bir ayı, dört ayı bile rahat rahat geçirebilir.
Misal, canı her gün Side’ye gitmek isterse, gider ve sahil kenarındaki bir balık lokantasında her akşam rakı balık keyfi yapar, adisyonda yazan rakamı hiç zorlanmadan ödeyebilir.
Ya da canı her gün başka bir ili veya ilçeyi gezmek istese, gider bir rent a cara, dilediği arabayı kiralar, içine benzinini koyup arzu ettiği şehirleri gezip gelebilir.
Bakkala, markete, manava, kasaba gittiğinde yutkunmadan, kalbi küt küt atmadan dilediği her şeyi satın alabilir.
Çünkü bilir ki, parası bitse bile ayın 1’i denildiğinde Alanya şartlarında şişkin sayılabilecek maaşını gidip bankamatikten çekebilir.
Örneğin canı ne zaman isterse, Alanya Belediyesi’ne gelip hangi saat olursa olsun, Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu ile orta şekerli birer Türk kahvesi bile yudumlayabilir.
Çünkü onlar eski tabirle “yerleşik yabancılar”, yeni tabirle “yeni Alanyalılar” olarak her türlü imtiyaza sahiptirler.
Ama yaşadıkları, yani hayatta oldukları sürece…
Yaşadıkları sürece vardırlar.
Alanya Belediyesi’ne su parası ödemeye, TEDAŞ’a elektrik faturası yatırmaya, bakkaldan, kasaptan, manavdan alışveriş yaptıkları sürece vardırlar hayatımızda.
Neden böyle söylüyorum, neden inceden inceye topa hızlı girmeye başlıyorum, onu da izah edeyim.
Çünkü…
Alanya’da ev satın aldıkları için baş tacı ettiğimiz orta yaş üzeri Avrupalılar, ne yazık ki evlerinde hayatlarını kaybediyorlar ve bu durum günlerce fark edilmiyor.
Örnek mi istiyorsunuz.
Öyle çok gerilere gitmeye gerek yok.
Size daha bu hafta yaşanan üç farklı olaydan söz edeyim, ne demek istediğimi anlarsınız.
Tarih: 10 Kasım 2011.
Kızlarpınarı Mahallesi Esra Sokak'ta 4 yıldır yerleşik olarak yaşayan Rolf Fredrich Georg Ludewing'in evinden ağır koku geldiğini fark eden komşuları polis çağırıyor. Çilingir yardımıyla açılan eve giren polis, dairenin salonunda Ludewing'in cesedini buluyor.
Tarih: 12 Kasım 2011.
İki yıl önce Şekerhane Mahallesi Ali İmam Sokak'ta satın aldığı evde yaşayan ve yaklaşık 2 haftadır görünmeyen 71 yaşındaki Rus uyruklu Nadezda Knyazevska evinde ölü bulunuyor. Kapıyı çilingir yardımı ile açan polis, Knyazevska'nın çürümüş cesedi ile karşılaşıyor. Kadının 15 gün önce öldüğü belirleniyor.
Tarih: 15 Kasım 2011.
Tosmur beldesi Merkez Mahallesi'nde 6 yıldır yerleşik olarak yaşayan 68 yaşındaki Hollanda uyruklu Maria Petronella'dan haber alamayan komşuları durumu polise bildiriyor. İhbar üzerine eve gelen ve çilingir yardımıyla eve giren polis, salonda Petronella'nın cansız bedeniyle karşılaşıyor.
Son günlerini geçirmek için Alanya’yı tercih eden Alman’ı, Rus’u, Hollanda’lısı evinde ölüyor, kimsenin ruhu duymuyor, ceset hafiften çürüyüp de koku yapmaya başlayınca komşular bu işe uyanıyor ve yeni Alanyalıların öldüğü ancak 10, 15, 20 gün sonra anlaşılıyor.
Şimdi diyeceksiniz ki, adam evinde tek başına yaşıyor ve bir gün aniden ölüyorsa, bunun sorumlusu mu olur.
Bence olur.
Madem Alanya Belediyesi bünyesinde kurulan ve bana göre çok da güzel işler yapan bir Yabancılar Meclisi var, bu soruna da acilen al atmalıdır.
El atmalıdır ki, Alanya’nın imajı, “Evinde ölü bulunan yabancılar kenti” şeklinde algılanmaya başlamasın.