OTURDUĞUM apartmanın girişinde sağlı sollu çiçeklikler var. Her yıl bu çiçekliklere ve saksılara mevsimlik çiçekler dikerim; birileri de gelir, söker götürür. Ben yine dikerim. O kişi ya da kişiler yine götürür. Yine dikerim. Yine çalınır,...
OTURDUĞUM
apartmanın girişinde sağlı sollu çiçeklikler var.
Her yıl bu çiçekliklere ve saksılara mevsimlik çiçekler dikerim; birileri de gelir, söker götürür.
Ben yine dikerim.
O kişi ya da kişiler yine götürür.
Yine dikerim.
Yine çalınır, yine götürülür.
Yine dikerim.
Yine çalınır.
Yine dikerim.
Yine çalınır.
Çiçek bir tutkudur.
Emek ister, özen ister, ilgi ister…
Çiçek sevenler iyi bilir bu duyguyu…
Her evresi ayrı bir güzeldir.
Dikersiniz; gelir, gider, bakar, izlersiniz.
Ne zaman dal budak saracak, ne zaman tomurcuklanacak, ne zaman çiçeklenecek diye bekler durursunuz.
Her ilgilendiğinizde, her dokunduğunuzda farkında olmadan bağlanırsınız; sizin bir parçanız olur.
Bu yıl, yine büyük emeklerle, aynı duygularla yine donattım çiçekliklerimizi.
Yine çalındı.
… …
Apartmanımızda kamera sistemi olduğu halde; bir günden bir güne “kim lan bu hırsız(lar)?” diye merak edip, kamera kayıtlarına bakmadım.
Daha doğrusu merak ettim etmesine de; hırsız, konu komşudan biri çıkar da duramaz kötü şeyler söyler, kalbini kırarım, korkusuyla bakamadım kayıtlara.
Bu yıl dayanamayıp, apartman görevlimizin ısrarıyla, kamera kayıtlarını inceledim.
Görüntülere göre hırsız, yaşlı başlı, hafiften beyaz sakallı, beyaz takkeli biri.
Dikkatlice baktım; (korktuğum başıma geldi) hırsız, tanıdık çıktı.
Hem de Alanya’nın varlıklı, malı, mülkü olan, tanınan, bilinen simalarından biri.
Üzüldüm.
Hem de çok üzüldüm.
Aptal, varlıklı hırsız, öyle çiçekleri, öyle aptalca söküp, götürüyor ki, tutması/tutturması da mümkün değil.
O zaman bunun adı çiçekseverlik de değil.
Başka bir şey…
Nasıl bir duygu, nasıl bir hastalık bu, çözemedim.
Gel iste benden, parasını vereyim ya da senin çiçekliğini de çiçeklendireyim.
Niye haince kökleyip, parçalayıp, verilen bunca emeğe yazık ediyorsun, a benim varlıklı hırsızım!
Yazarın notu: Ülkenin dört bir yanında bombalar patlar, insanlar ölürken; benim Alanya’daki çiçek hırsızını gündeme taşımam; Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’in, “Kim kırdı lan benim havuzun fıskiyesini?” hikâyesine benzedi, ben de farkındayım da; ne yaparsınız illallah dedim… Bir değil, beş değil, on değil…