BİLEN bilir, ben iflah olmaz amatör bir Sinefil'im. Sinefil, hayata, tutkun olduğu ve izlediği sinema filmleri üzerinden bakış açısı getiren kişi demek. Misal, 1960 yapımı, başrolünde Kirk Douglas'ın oynadığı Spartaküs filmine...
BİLEN bilir, ben iflah olmaz amatör bir Sinefil’im.
Sinefil, hayata, tutkun olduğu ve izlediği sinema filmleri üzerinden bakış açısı getiren kişi demek.
Misal, 1960 yapımı, başrolünde Kirk Douglas’ın oynadığı Spartaküs filmine bayılırım.
Kölelerin egemen sınıflara karşı ilk ayaklanışına çağdaş ve modern bir yorum getiren filmde Spartacus, yani Kirk Douglas, Roma döneminde yaşayan cesur bir gladyatördür.
Spartaküs, bir savaşta Romalılara esir düşer ve köle olarak satılır. Bir süre sonra sahibinden kaçıp kiralık asker olur. Kiralık asker olduktan sonra bir gladyatör okulunun sahibine satılır, diğer kölelerle birlikte gladyatör olarak yetiştirilir. Arkadaşlarına önce kaçma, sonra da bir ayaklanma başlatma fikrini kabul ettirir.
***
Oldukça uzun olan filmin final sahnesinde, kendisi gibi köle olan yüzlerce arkadaşı ile Roma askerlerine yakalanır ve bir meydanda toplanır.
Acımasız Romalı komutan meydana gelir, o güne dek sadece adını duyduğu, yüzünü Romalı hiç kimsenin görmediği Spartaküs’ün bir adım öne çıkmasını emreder, aksi takdirde sıradan kadın köleleri öldürmeye başlayacağını söyler.
Bu durumu kabullenemeyen Spartaküs, tam ayağa kalkıp kendisini tanıtacakken, sadık askerlerinden biri ayağa kalkar ve “Spartaküs benim” der.
Romalı komutan ona doğru hamle yaparken başka bir köşeden bir başka köle ayağa kalkar, “Hayır, Spartaküs benim” der.
***
Derken başka bir köşeden başka bir köle, “Spartaküs benim!” diye diye tüm erkek köleler birer birer ayağa kalkıp aynı sözü tekrarlar.
Sonunda ayağa kalkmayan bir tek Spartaküs kalır, Romalı komutan ona doğru gelir ve “Kalk bakalım ayağa Spartaküs” deyip aradığı gerçek kişiyi en öne çıkararak infazını yapar, onu ellerinden ve ayaklarından, şehrin girişindeki çarmıha çivileyip ölüme terk eder.
***
30 Mart yerel seçimlerinden sonra, siyasetle az buçuk ilgilenen kiminle karşılaşsam, abartısız ve istisnasız pek çoğundan şu cümleyi duydum: “Çaktırma, laf aramızda ama Adem Başkan’ı ben seçtirdim.”
Hatta…
“Adem Başkan’a seçime son bir hafta kala o aklı vermeseydim, şimdi o koltukta Hasan Bey oturmaya devam edecekti” diyeni de duydum, “Adem Başkan bugün o makamdaysa bunu tamamen bizim gruba borçlu” diyeni de.
Amatör bir Sinefil olarak itiraf ediyorum, Spartaküs filmine de atıfta bulunarak, Adem Başkan’ı ben seçtirdim demek istiyorum.
Eğer benim verdiğim gizli destek olmasaydı, benim salık verdiğim öğütleri dinlememiş olsaydı, bugün o koltukta oturamazdı.
Eğer bir gün gelir de, bir yiğit çıkar, Romalı komutanın yaptığı gibi tüm Alanya seçmenini bir meydana toplar ve “Söyleyin bakalım, Adem Başkan’ı hanginiz seçtirdi?” diye sorarsa, kendime yeminliyim, en öne atlayacağım ve “Adem Başkan’ı ben seçtirdim” diye olanca gücümle haykıracağım.
***
Şaka bir yana, Adem Başkan maşallah iyi gidiyor.
Geride bıraktığı iki buçuk haftalık periyotta her ne kadar ziyaretçi trafiğinden başını kaldıramamış olsa da, önceki gün düzenlediği basın toplantısında açıkladığı yeni yönetim modelini gayet başarılı ve gayet tatmin edici bulduğumu söyleyebilirim.
Öte yandan, her ne kadar Sibel Ademoğlu hanımefendiyi de kendi çapında başarılı bulsam da, Alanya Belediyesi’nin yeni İmar Müdürü olarak atanan Murat Satı kararının da gayet yerinde ve isabetli olduğunu söylemek isterim.
Oba Mahallesi’nin yanı sıra bölgenin imarını avucunun içi gibi bilen, üstelik ülkücü camiadan değil de sol kanada daha yakın bir isim olarak tanınan Murat Satı, böylece Alanya Belediyesi’nin can damarı birimlerinden biri olan İmar Müdürlüğü’ne de denge getirecek başarılı bir isimdir.
Demin dediğim gibi, Adem Başkan’ın maşallahı var, iyi gidiyor.
Allah başarılarını daim eylesin, Allah utandırmasın.