İki ay kadar önce Türkiye genelindeki tutuklu ve hükümlü Kürt mahpusların başlattığı açlık grevinin 18 kasım Pazar günü itibariyle sona erdiğini memnuniyetle öğrenmiş bulunuyoruz. Bu eylemlerin başladığı günden itibaren, gerek politikacı...

İki ay kadar önce Türkiye genelindeki tutuklu ve hükümlü Kürt mahpusların başlattığı açlık grevinin 18 kasım Pazar günü itibariyle sona erdiğini memnuniyetle öğrenmiş bulunuyoruz. Bu eylemlerin başladığı günden itibaren, gerek politikacı geçinen birilerinin, gerekse yazar takımından bazılarının umduğu gibi olmadı ve hapishanelerden ölü bedenler çıkmadı. Onların beklediği gibi her gün her hapishaneden birkaç ölü çıkmış olsaydı, o zaman kimbilir ne hikmetler yumurtlayacaklardı. Hele BDP Milletvekilleri bu ölü bedenleri Kürt halkının önüne koyacaklar ve "İşte hükümet bu kişilerin göz göre göre ölümlerine sebep oldu" diyerek yeni bir krize neden olacaklardı. İmralı mahkumu kişi, kardeşi Mehmet Öcalan ile "Ölüm grevleri sona ersin" diye haber göndermiş, bu talimat üzerine tüm grevler sona erdirilmiştir. Apo'nun bu kararı almasında, hükümetin baştan beri bu grevlere olumlu bakmadığının, siyasi amaçlı bu olaylara karşı hiçbir suretle taviz vermediğinin etkisi olmuştur. Eğer, hükümet bu tehdit ve şantajlara boyun eğmiş olsaydı acaba Abdullah Öcalan böyle bir durdurma kararı alır mıydı? Esasen, bu grevlerin Avrupa Parlamenter Meclisi'nce de tasvip edilmediğini, Türkiye Raportörü Ria Domen şu şekilde açıklamaktadır: "Parlamento ve hükümete karşı baskı yapmak için bu yöntemin kullanılmasını tasvip etmiyorum. Kesinlikle olmamalı. Eğer demokrasilerde sorunlar varsa, bunları farklı bir yolla çözmek gerekir. Bu baskı yöntemi kabul edilemez, ne Türkiye'de ne de Avrupa’nın başka bir ülkesinde."Bu söylemden sonra BDP dahil bütün partilerin sorunun çözümü için çaba göstermesini istemiştir.Vatanımızın bulunduğu Ortadoğu bölgesi, bu günlerde büyük ve önlenmesi güç bir sorun yaşamaktadır. Suriye'de kan gövdeyi götürüyor. Beşar Esad’ın uçak ve helikopterleri tüm şehir ve kasabaları bombalıyor, her gün yüzlerce çoluk çocuk, genç, ihtiyar, masum kişiler öldürülüyor ve bu ölümlerin ne zaman sona ereceği meçhul. Öte tarafta İsrail ile Filistin arasındaki ezeli savaş yeniden başlatıldı. İsrail uçakları havadan yine bombalarla Filistin’in altını üstüne getirmeye başladı. Ölüm ve yıkımlar acımasız bir şekilde devam ediyor. Bu iki duruma karşı dünya sessiz. Başbakan Erdoğan yine dünyaya sesleniyor. Bu nedenle yurt içinde huzur ve sükuna çok ihtiyacımız var.