14 mayıs 1950 seçimini büyük bir ekseriyetle kazanan DP kısa zamanda ülkenin her türlü sorununa el atmış, köylünün cebine para girmiş, çarık bulamayanlar kara lastik giymeğe başlamış, ülke baştanbaşa şantiyeye çevrilmiş idi. 27 yıl...
14 mayıs 1950 seçimini büyük bir ekseriyetle kazanan DP kısa zamanda ülkenin her türlü sorununa el atmış, köylünün cebine para girmiş, çarık bulamayanlar kara lastik giymeğe başlamış, ülke baştanbaşa şantiyeye çevrilmiş idi. 27 yıl Devletçiliği ön plana alan CHP’nin bu siyasetinin tam tersi demokrasiyi benimseyen bir yönetim iş başına geçmişti. CHP her ne kadar, iktidarı devretmiş ise de bir türlü, 14 mayıs yenilgisini unutamıyordu. CHP Lideri İnönü her geçen gün en şiddetli bir şekilde muhalefetini sürdürüyor, dolayısıyla iktidarı iş yapamaz duruma düşürüyordu. Bütün bunlara rağmen, DP 1954 seçimini de kazanmış, iktidarını pekiştirmişti. 27 Ekim 1957 seçimini de kazanan DP’nin bu başarısını yalnız muhalefetteki CHP değil bazı subaylarca da kabullenemiyordu. Nitekim, 20 aralık 1957 tarihinde Kurmay Binbaşı Samed Küşçu, (bazı subaylar gizli bir teşkilat kurmuşlardır, maksatları hükümeti devirmektir) şeklinde ihbarda bulunuyor. Savunma Bakanı Şem’i Ergin’dir. Bu ihbar üzerine yapılan toplantıda, ihbarda sözü edilen subayların tevkif edilmesi konusu öne sürülünce, (elimiz de müspet hiçbir delil yokken, nasıl tevkif ederiz) diyerek alınması şart olan önlemi aldırmamıştır. Acaba maksadı ne idi, nasıl bir haleti ruhiye içinde idi, bilinmiyor ama bütün DP elebaşıları tevkif edildiği, Yassıada’da türlü işkencelere maruz kaldıkları halde Şem’i Ergin’e dokunulmamıştır. Her ne ise konumuz bu değil zaten. Başbakanlık, böyle bir ihbarı ciddiye alıp, üzerine gitmiş olsaydı, büyük bir olasılıkla 27 mayıs ihtilalı olmazdı. İşin garip tarafı ise, ihtilal hazırlığını yapan subaylar hakkında herhangi bir işlem yapılmadığı halde, muhbir Samed Kuşçu asılsız ihbarda bulunduğundan 3 yıla mahkum ediliyor. İşte böyle iktidarların da gözleri bazen görmez olabiliyor. Bu da gösteriyor ki, ihtilal hazırlığı, 27 mayıs ihtilalından çok önceleri başlamıştır. Gelelim bugüne. Balyoz davası sanıklarından Tuğamiral Cem Aziz Çakmak’ın, internete düşen ses kaydında (İki sene içinde Balyoz’un rövanşı olacak, çok can yanacak. Kendilerine en güvendikleri anda çoluk, çocuk demeden rövanşı alacağız) diyor. Amiral sözlerine şöyle devam ediyor: “Şimdi ben şuna inanıyorum. Bir insanın en zayıf olduğu zaman ne zamandır biliyor musun? Kendine çok güvendiği zaman. En zayıf olduğu zaman o zamandır. Ben bu kadar söyleyeyim yeter. Biz de çok güvendik, ondan zayıftık. Şimdi de aynı hatayı onlar yapıyor.”Onlar dediği herhalde, sen, ben değil iktidardır. Bitmedi, 28 şubat darbesinden tutuklu Korg. Tevfik Özkılıç’a ait olduğu iddia edilen ses kaydının internetteki ses kaydında “Son derece kararlıyız. Vatanımızı koruyacağız, kollayacağız. Nerede, nasıl yapılacağı konusunda tereddütler var. Olay bu. Bunu açıklığa kavuşturacağız. Ve Devletin ali menfaati için legal olmayan yöntemler de uygulanır. Ben şahsen uyguladım” diyor ki, vahimden de öte, meydan okuma değil midir? Bu hususta, emekli savcı ve Bugün Gazetesi Yazarı Gültekin Avcı şu değerlendirmeyi yaparak diyor ki: “Umarım bu ses kaydı çok iyi okunur ve hala geçmekte olduğumuz demokrasi köprüsünün uçurulmasına seyirci kalınmaz. Bunu ciddiye alan bir hükümetin kaybedeceği değil kazanacağı çok şey vardır.”Bu değerlendirmeye, ben de geçmişten ders almayanlar bir gün mutlaka hüsrana uğrarlar diyor, bu ses kaydının üzerine çok ciddi bir şekilde eğilinmesini öneriyorum. Demek ki, bir yerlerde çok iyi hazırlıklar yapılıyor ki, tutuklu bir amiral ile bir general açıkça böyle bir tehditte bulunabiliyorlar.