DEĞERLİ dostlar. '24 Haziran tamam da, 22 Haziran neyin nesi?' diye soranlarınız olabilir.  Sormakta da yerden göğe kadar haklısınız. 22 Haziran benim için, Yeni Alanya Ailesi için ve de Alanya'daki medya mensuplarıyla, medyayı...

DEĞERLİ

dostlar.

'24 Haziran tamam da, 22 Haziran neyin nesi?' diye soranlarınız olabilir.
Sormakta da yerden göğe kadar haklısınız.
22 Haziran benim için, Yeni Alanya Ailesi için ve de Alanya’daki medya mensuplarıyla, medyayı yakından takip eden okurlar için özel bir gündü.
22 Haziran'da bizim sevgili Genel Yayın Müdürümüz Ferit Kesen dünyaevine girdi.
Sevgili Kesen’i hem insan, hem de gazeteci olarak hem sever, hem de takdir ederim.
Dürüst, ilkeli, vefakar ve dost canlısı, günümüzde çok az karşılaşabileceğimiz şahsına münhasır yani kendine özgü güzel bir insan.
Tek kusuru.
'10 dakikaya kadar oradayım' der.
Sizi ağaç yapıp, inanın en az 1 saat sonra, hiç yüzü bile kızarmadan güle oynaya yanınıza gelir!
Sohbetine doyum olmaması bir yana, sevdiği kişilere takılma adına o kadar güzel, o kadar abartılı anılar anlatır ki, dinleyenler katıla katıla gülerken, konunun muhatabı (Özellikle bu genellikle ben olurum) ağzı bir karış açık, şaşkın ördek gibi Kesen’in kesmelerini dinledikçe, kendisi de gerçekten böyle bir şey olup olmadığını kendi kendine sorgulamaya başlar.
İnanın ben hala Ferit Kesen'in benimle ilgili anlattıklarının nereye kadar doğru, nereden sonrası komik olsun diye, aksesuarla süslendi diye düşünüp duruyorum.
Velhasıl.
Beyazıt Öztürk yani Beyaz gibi tohuma kaçmak üzereyken, dostların önerilerine sırtını dönmeyip nihayet sevgili Alona kızımızla dünyaevine girme başarısını gösterdi.
O bu başarıyı gösterirken, bu kadar sevip sayıp çok takdir ettiğim dostumun bu mutlu gününde yanında olamadım.
Sanırım şimdi “Neden olamadın?” diye soruyorsunuzdur.
Tabii ki sağlık sorunlarım nedeniyle.
İşte bu yüzdendir ki.
Ben ve sevgili eşim Atiye Hanım için bu denli önemli tarihi bir olayda bulunamamanın üzüntüsü içindeyiz.
Özetle.
Çaycoşar Ailesi olarak, sevgili müdürümle, sevgili Alona kızımıza yani yeni Kesen ailesine, bir ömür boyu mutluluklar diliyoruz.
22 Haziran konusunu bu şekilde sonlandırdıktan sonra gelelim 24 Haziran'a!
Daha önceki yazılarımda 24 Haziran seçimleriyle ilgili olarak heyecan duymadığımı, hatta eski hamam eski tas konusunda herhangi bir değişiklik olmayacağını ima etmiştim.
Seçim boyunca kimi dostların hayaller kurduğuna şahit oldum.
Onların 25 Haziran'daki hayal kırıklıklarına ve de kimi tepkilerine şaştığımı da söylemeliyim.
Neden mi?
Bir partinin lideri başkanlık yarışına girme cesaretini gösteremeyip, partili birini hatta kendisiyle liderlik yarışına giren birisini aday gösteriyorsa, bu seçimin kazanılacağına partinin genel başkanı inanmazken, bizim inanmamız saçmalıktan başka bir şey olmaz mı?
Ben gene de Sayın İnce’yi hem cesareti, hem de aldığı oy nedeniyle kutluyorum.
Bu konuyu da kısaca özetlemeye kalkarsak.
CHP’ye gönül verenler başta olmak üzere, tüm solcular ve sosyal demokratlar geçmişin büyük değerlerine öykünmeyi bırakıp, yepyeni değerler üretmenin özel çabası içine girmeleri gerekiyor.
1980 öncesinde solcular varoşlarda örgütleniyordu.
Günümüz solcuları, dogmatizme yelken açmış siyasi yapılara ve de siyasetçilere kızıp içe kapanmış durumdalar.
Materyalist felsefeden, bilimsel temele dayalı düşünsel açılımlarla, dogmalarla bezenmiş, masal ve fantastik hikayelerle süslü Arap kültür emperyalizminin saldırısına karşı koyamayan bir sola sol demek, çağdaş bir düşünsel açılım demek mümkün mü?