Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Yardımcısı Arınç; Tayyip Beyin Afrika'ya giderken, kırıp döktüğü demokrasimizi onarmaya çalışıyor. Her ikisinin ağzından da bal damlıyor adeta. Onları dinlerken ayyaş(!) çapulculara(!) öyle bi kızasım...
Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Yardımcısı Arınç; Tayyip Beyin Afrika’ya giderken, kırıp döktüğü demokrasimizi onarmaya çalışıyor.
Her ikisinin ağzından da bal damlıyor adeta.
Onları dinlerken ayyaş(!) çapulculara(!) öyle bi kızasım geldi ki, hiç sormayın!.
Bunca gerginlikten sonra; Sayın Gül ve Sayın Arınç’ın, özellikle “demokrasi” için, “Gezi Parkı Eylemleri” için söyledikleri pek bi hoşuma gitti!
“Konuşun” dedim, onları izlerken; “konuşun… Sizlere güvenmesen, inanmasam da anlattıklarınız hoşuma gidiyor!…”
* * *
Bilen bilir; Cem Karaca’nın “Hep kahır, hep kahır” adlı bir şarkısı vardı.
Rahmetli o şarkısında; “anlat” diyordu, “anlat… Yalan da olsa anlat, hoşuma gidiyor…”
Ben de Sayın Gül ve Sayın Arınç’ı dinlerken; farkında olmadan dilimden dökülen benzeri sözlere hemen oracıkta bir beste yaptım, gün boyu da söyleyip, durdum.
“Anlatın, anlatın… Sizlere inanmasam, güvenmesem de anlattıklarınız hoşuma gidiyor!…”
* * *
Sayın Cumhurbaşkanı, Afrika Gezisi öncesi adeta burnundan soluyarak, gazeteciler üzerinde baskı oluşturan Tayyip Beyin aksine; son derece sağduyulu şeyler söyleyip, uyarılarda bulundu.
Dedi ki; “…Demokrasi sadece seçim demek değildir. Farklı görüşlerin, itirazların dillendirilmesinden daha doğal başka bir şey olamaz. Barışçıl gösteriler de bunun bir parçasıdır. İyi niyetli mesajların hepsi alınmıştır; günü geldiğinde gereği yapılacaktır.”
Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç da benzeri şeyler söyleyip; Polisin, eylemin ilk günü kullandığı “orantısız güç için”; “orantılı (!) biçimde” özür diledi.
* * *
Çok doğru, çok da güzel şeyler söylediler.
Söylediklerinde samimiler ya da değiller; o tartışılır.
Ancak samimi bile olsalar; padişah gibi yetkilerle donanmış; bildiğimiz, tanıdığımız Tayyip Beyi ne kadar dizginleyebilirler?
O bir muamma işte.
İktidar sarhoşu Tayyip Bey, on buçuk yıl öncesinin Tayyip’i değil artık.
Kimseyi görmeyecek, kimseyi tanımayacak, kimseyi dinleyemeyecek durumda.
Ağzından çıkanları kulakları duymuyor.
Daha düne kadar “Vur de vuralım, öl de ölelim” diyen bir kesimi eleştirirken; bugün bizzat kendisi iç savaş çığırtkanlığı yapıyor. “Evlerinde zor tuttuğumuz yüzde ellilik bir kitle var…” diyor.
O böyle söyleyince; onun malum belediye başkanı da çıkıp; “İstesek biz sizi bi kaşık suda boğarız amma…” diye kışkırtıyor..
Onlar böyle söyleyin de bir AKP İlçe Gençlik Kolları Başkanlarından bir meczup da çıkıp; “Sırada Anıtkabir var, orayı da yıkacağız…” diye ortalığı geriyor..
Ne durumdayız, ayırdında mısınız?
Olayı bu boyutlara taşıyacak kadar kendini kaybeden biri ya da birileri Sayın Gül’ü ya da Sayın Arınç’ı dinler mi?
Tayyip Bey, demokrasiyi hâlâ “tramvay” kabul ediyor; demokrasiyi hâlâ sadece “seçim” sanıyor; seçilmiş olmayı, “halk beni seçmişse, paşa gönlüm ne isterse onu yaparım” olarak algılıyor…
Arkadaşları da öyle…