Stresin verdiği zararları ortadan kaldırabilir ve stresi gelişim yolunda bir araç olarak kullanabilmemiz mümkündür. Şu bir gerçek ki, sağlıklı yaşamak için 'stresten uzak bir hayat dileyerek', stresin yol açtığı zararlardan ve...
Stresin verdiği zararları ortadan kaldırabilir ve stresi gelişim yolunda bir araç olarak kullanabilmemiz mümkündür.
Şu bir gerçek ki, sağlıklı yaşamak için 'stresten uzak bir hayat dileyerek', stresin yol açtığı zararlardan ve var olabilecek tehlikelerden uzak duramayız. Çünkü hem stres veren pek çok şey günlük hayatımızın içinde vardır, hem de stres kaynaklarının bir bölümü başarı için gerekli olan gücün ve gelişmenin sebebidir.
Hayatı daha doyumlu yaşamanın temeli alternatif yaratabilmektir. 'Bu durumda bir tek şey yapılabilir, o da benim yaptığım' şeklinde düşünmek veya 'aynı durumla karşılaşsam yine aynı şeyi yaparım' demek hayatı daraltmak, deneyimlerden ders almamak ve başarısızlık ihtimalini arttırır. Alternatif yaratmak için ihtiyacımız olan şeyler ise, isteklilik, cesaret ve bilgi. Hayatın kontrolünü ele almak için gerekli olan bilgiyi edindikten sonra, bu bilginin verdiği cesaretle girişimde bulunma isteği alternatif oluşturmayı mümkün kılar.
Her ne kadar stres sırasında bedende meydana gelen düzenlemeler canlının, canlılığını sürdürmek amacı taşıyorsa da, tehlike ve tehditlerin yol açtığı stresler büyük çoğunlukla orijinal stres tepkisi sırasındaki bedensel düzenlemelere ihtiyaç duyurmamaktadır. Örneğin, insanın kendisinden güçlü bir düşmanıyla mücadele etmek için kanına boşalan şeker ve yağa ihtiyacı vardır, ancak sinemaya geç kaldığı için veya trafikte bir araba kendisini zor durumda bıraktığı zaman kanına boşalmış olan yağ ve şekere ihtiyacı yoktur.
Beynimiz çağın hızla gelişen şartlarına uyarken, bedenimiz bu konuda geride kalmış ve zaman içerisinde geliştirip gerektiği tepki zincirini kullanmaya devam etmiştir.
Canlılık, 'değişen şartlara uyum' olduğuna göre, hayatta kalmak ve sağlıklı yaşayabilmek için şartların değişmesi beklenemez. Yani, stres insanın dışındaki şartlardan ve içinden 'dünyaya bakış biçiminden' kaynaklanmaktadır.
Şimdi akıllara gelen ilk soru 'bu yaştan sonra değişebilir miyim?', 'şimdiden sonra değişebilir miyim?'
Bunun cevabı ise; eğer, kişi değişimin gerekli olduğuna inanır ve değiştirmek isterse, bu değişimin 'nasıl' olacağı konusunda 'bir yol gösterenle' işbirliği yaparsa, yeni öğrendiklerini bıkmadan usanmadan tekrarlarsa, bu soruların cevabına kolayca evet diyebilirim.