Soya anavatanı Doğu Asya ve Uzakdoğu' da yüzyıllardır tüketilen hem yiyecek hem hem de ilaç olarak kullanılan bir bitki türüdür. Çin' de M.Ö. 2705- 2736 yıllarında ekildiğine dair bilgilere rastlanmıştır. Çin halkının kutsal...

Soya anavatanı Doğu Asya ve Uzakdoğu’ da yüzyıllardır tüketilen hem yiyecek hem hem de ilaç olarak kullanılan bir bitki türüdür. Çin’ de M.Ö. 2705- 2736 yıllarında ekildiğine dair bilgilere rastlanmıştır. Çin halkının kutsal olarak da inandığı soyayı aynı zamanda hastalıkları tedavi etmesi sebebiyle şifa kaynağı olarak kabul ettiği de bilinenler arasındadır.

Son yıllarda ülkemizde de tüketimi oldukça artan soyanın teknolojik metotlar kullanılarak kullanım çeşitliliği ve farklı türleri ile çok lezzetli tatlar da ortaya çıkmıştır. Ülkemizde de tüketilen ve bilinen soya ürünleri; soya filizi, soya eti, soya unu, soya sütü, soya sosu, soya kepeği soya şekerlemeleri, miso, tempeh ve tofudur.

*Tofu; soya sütünün kesilmesi ile yapılan yumuşak bir soya ürünüdür. Çok iyi kaliteli protein içermektedir. Özellikle fermente edilmiş, tahıl ile soyanın karıştırılmasıyla elde edilen soya ürünleri diğerlerine oranla diyetin aminoasit ve protein kaynağını oluştururken lezzetini de arttırmaktadır.

*Miso fermente soya fasulyesi salçasıdır ve terlemeyi düzenleyerek hastalıklara karşı dayanıklılık oluşturan soya ürünlerindendir.

Soya ürünleri; B vitaminleri, demir, kalsiyum, magnezyum, çinko ve fosfor gibi birçok vitamin ve minerali içermesinden dolayı yetişkinler ve çocuklar için çok önemli bir kaynaktır. Soya ile yapılan çalışmalar sonucunda soyanın birçok sağlık risklerini azalttığı görülmüştür.

Soya fasulyesininin yüzde 28- 35’ i karbonhidrat, yüzde 38- 40’ı protein, yüzde 16- 20 yağ, yüzde 8- 9 su ve yüzde 5’i küldür. Soya unu proteinlerinin gerçek sindirilebilirliği yüzde 86’dır. Protein içeriği bakımında oldukça kaliteli bir protein yapısı gösteren soya esansiyel aminoasitlerden özellikle de lizin zengindir. Soya yağının yüzde 15’ i doymuş, yüzde 85’ i doymamış yağdır. Doymamış yağ asitlerininse yüzde 24’ü tekli doymamış yağ asitleri iken yüzde 61’ i çoklu doymamış yağ asitlerinden meydana gelmektedir. Soya karbonhidratının % 15’i çözünmeyen posa, yüzde 15’ i çözünür posadır. Soya aynı zamanda prebiyotik özellik göstermektedir.

Soya fitokimyasallar açısından oldukça zengin bir yapı göstermektedir. İsoflavonlar, saponinler, taninler, fitatlar, proteaz inhibitörler, lektinler, guatrojenler, alerjenler başlıca içerdiği fitokimyasallardır. Bunlardan özellikle sterol kaynaklı bileşkenlerde özellikle isoflavonlar çok önemlidir. Soya isoflavonları; genistein, daidzein ve glycteindir. İşlenmemiş soya fasulyesinde 1.2- 4.2mg /g isoflavon bulunmaktadır.

İsoflavonlar; österojenik ve antiösterojenik aktivite, antioksidan özellik, anti proliferatif özellik, anti kanserojen özellik, antibakteriyal ve antimikrobiyal özellik gösterirler. Olumlu etki gösterebilmeleri için günde 20- 25mg alınması gerektiği düşünülmektedir.

Soya saponinleri antioksidan özellik göstermenin dışında hipolipidemik etki göstererek kolesterolün emilimini engellemektedir. Ayrıca safra tuzlarının etkisini azaltarak bağırsağı ve mikroflorayı korurlar, tripsin ve kemotripsini inhibe ederler.
SOYA VE HASTALIKLARLA OLAN İLİŞKİSİ

SOYANIN KORONER KALP HASTALIĞINI ÖNLEME MEKANİZMASI:

Soya lipid prolifini düzenleyici etki göstererek hipokolesterolemik etki yaratır. Yapılan çalışmalar; ortalama 47 g soya/gün tüketiminin toplam kolesterolü yüzde 9.3, LDL kolesterolü yüzde 12.9, trigliseritleri yüzde 10 azalttığını HDL kolesterolü ise yüzde 2 arttırdığını göstermiştir. Bu etkiyi de safra asidi atımını arttırıp kolesterol emilimini azaltarak, LDL reseptör etkinliğini arttırarak ve tiroksin ve tiroid hormonları arttırarak sağlamaktadır.

Soyanın etkisini görmek amacıyla 21 perimenapozal kadına 80mg/gün isoflovan içeren diyet uygulanarak yapılan çalışmada arter elastikiyetinin yüzde 26 arttığı görülmüştür. 1999 yılında FDA “ doymuş yağ ve kolesterolden sınırı diyet ile birlikte tüketilen 25g/gün soya proteini kardiyovasküler hastalık riskini azaltır” diye bildirmiştir.

Ayrıca soya antioksidan içeriği açısından serbest radikalleri doğrudan veya antioksidan süpürücü enzimler aracılığı ile etkisiz hale getirerek lipid oksidasyonunu ve membran lipid peroksidasyonunu azaltır.

*Soya ürünlerinden tempeh; soya fasulyesi, pirinç ve darılarıyla karıştırıldıktan sonra fermente edilerek yapılan bir soya kekidir ve içerdiği yüksek düzeyde doymamış yağ asitleri ile birlikte lesitin ve niyasin bileşikleri ile kolesterol miktarını azaltır.

SOYANIN OSTEOPOROZ VE MENAPOZ ÜZERİNDE ETKİSİ:

Soya isoflavonlar sağlığı koruyucu doğal aktif endokrin bileşikleri içerir ve kemikler üzerinde yararlı etkileri vardır. Dolayısı ile isoflavonlar osteoporoz gibi kronik hastalıkların oluşumu atağını yavaşlatırlar. Sentetik isoflavon olan ipriflavon kemik kaybını yavaşlatır. Postmenapoz kadınlar üzerinde yapılan bir çalışmada 90 mg isoflavon içeren diyetin kemik resorbsiyonu azaltıp kemik oluşumunu arttırarak bel kemiğinde pozitif etki gösterirken, 60mg isoflavon içeren diyetin bel kemiğinde bir etki yaratmadığı görülmüştür. Metiyonin sistin gibi kükürtlü aminoasitler hiperkalsiürik etki göstererek osteoporoza neden olmaktadır. Soya isoflavonları kükürtlü aminoasitleri düşük miktarda içerir ve hiperkalsiürik etkiyi azaltırlar. Postmenapozal kadınlarda isoflovandan zengin diyetin ateş basması sıklığını yüzde 40-54 azalttığı görülmüştür.

Soya yağının ortalama yüzde 3 dolayında içerdiği doğal lesitin; kalp damar sistemini koruyarak kan dolaşımını olumlu etkiler ve kan kolesterol, homosisteinini düşürerek damar tıkanıklıklarını ve ani kalp krizini engeller.

*Soya ürünlerinden tofu bitkisel östrojen içermesi sebebiyle menapoz öncesi kadınlarda doğum kontrol amacıyla, menapoz sonrası kadınlarda osteoporoz ve kalp hastalığı riskini azaltmak üzere kullanılmaktadır.

SOYANIN KANSER ÜZERİNE ETKİSİ:

Soya; enzim aktivitelerinin inhibasyonu sağlayarak ( protein tirozin kinaz, MAP kinaz, ribozomal s6 kinaz ve DNA topoisomeraz 1 ve 2 ), antioksidan özelliği ile serbest radikalleri süpürerek, hücre proliferasyonunu önleyerek, antianjiogenez özelliği ile meme, prostat, endometrium ve kolon kanserine pozitif etki etmektedirler. 2002 yılında ailede göğüs kanseri hikâyesi bulunan ve risk altında olan 452 kadın üzerinde yapılan bir çalışmada 1 yıl içinde toplam tükettikleri soya ürünleri tüketimi hesaplanmıştır. Soya tüketimleri yüzde 32 olarak bulunmuştur. Tükettikleri soya ürünleri; sebze burgerler, tofu ve soya sütüdür. Çalışmada göğüs kanseri riski olan kadınların soyalı ürünlerin sağlıklı diyette olması gerektiğini anladıkları kaydedilmiştir. Yine epidemiyolojik çalışmalar düzenli soya tüketen insanlarda göğüs kolon ve prostat kanseri görülme sıklığının tüketmeyenlere kıyasla daha düşük olduğunu göstermektedir.