Ve sonunda gazetecilere, özgürlükleri savunanlara fiili saldırıları da başlattılar. Polisin gelişigüzel sağa sola attığı gaz fişeklerinden, plastik mermilerden söz etmiyorum. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Mustafa Kuleli...

Ve sonunda gazetecilere, özgürlükleri savunanlara fiili saldırıları da başlattılar.
Polisin gelişigüzel sağa sola attığı gaz fişeklerinden, plastik mermilerden söz etmiyorum.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Mustafa Kuleli ve gazeteci Hasan Cömert önceki akşam evlerine giderken kimliği belirsiz kişilerin saldırısına uğradı.
Kuleli’nin kafasında dört dikiş var…
Üç kişi arkadan ve aniden saldırıyorlar, evlerine giden gazetecilere… Saldıranlar tanınmıyor. Tarife göre 18-20 yaşlarında kişiler. Ortada herhangi bir tartışma, husumet yok.
Görüntü kayıtları var.
Saldırganlar aranıyormuş.
Bulurlar mı, bilmem.
Bildiğim nedir onu da söyleyeyim…
Sonuç ne olacak? Söyleyeyim; hiç… Hiçbir bir şey olmayacak!.
Muhtemelen adi bir vaka olarak değerlendirilecek ve olay örtbas edilecek.
Mustafa Kuleli’ye söyleyebildiğim, “Dikkatli olun” cümlesi oldu. Ne kadar dikkatli olursak olalım, şiddeti esas alan ve resmi güçleriyle saldıranların sivil güçleri de devreye sokması söz konusu olursa o zaman durum vahimdir.
Hasan Cömert ile konuştuğumuzda ortak temennimiz ve dileğimiz, “Umarız adi bir vakadır” tümcesiyle sonuçlandı.
Umarız adi bir olaydır…
***
Türkiye’de gerçekleri savunmak, halk adına, ezilenler adına dik durmak, soyanlara, zorbalığa, şiddete karşı çıkmak bu ülkede giderek zorlaşıyor.
Çünkü ülkede bilinçli olarak gerilim politikası uygulanıyor.
Ve gerilim üzerinden oy hesabı politikasından medet umuluyor.
Ülke ne kadar gerildi, bu gerilimden iktidar ne kadar oy kazandı. Bunu iktidarın sözcüsü gazeteciler tartışmalarda argüman olarak kullanıyor. AKP’nin kurmayları da gerilimin AKP’nin oylarını yükselttiğini gerine gerine söylüyor.
Gençlerimiz öldürülmüş… Gaz fişeklerinden gözleri kör olmuş. Dayaktan sakat kalmış…
Kimin umurunda!..
Gerilimden yükselen puanlar… Gerilimle yükseltilen puanlar.
Böyle bir iktidar anlayışı olur mu?
Böyle bir iktidar akıl, bilim, hukuk, adalet, hak, eşitlik yolundan çıkmadan bu ülkeyi yönetebilir mi?
***
Baba-oğul konuşmalarını dinlerken üzüldüğümü itiraf etmeliyim.
Bir babanın oğluna bırakabileceği en önemli mirasın “Onurlu bir geçmiş” olduğunu söylemeliyim. Ve helalinden kazanılmış para…
Bu konuşmaların gerçek olup olmadığı kamuoyunda tartışılıyor.
Ses kayıtları… Montaj iddiaları… Montaj olmadığı söylemleri…
Montaj mı, değil mi? Hislerle değil, bilime ve teknolojiye güvenerek çözeceksiniz.
Aklanmak ya da suçlu ilan edilmek kişiler ve makamlar tarafından değil bağımsız savcı ve yargıçların işidir. Uygulamazsınız ancak önereyim:
- Olayı yargıya taşıyın… Ses kayıtları; Türkiye’de ya da yurt dışında incelensin, bakılsın.
***
Ülkeyi geren, yönetilemez noktaya getiren bu iddialardan, tapelerden, suçlamalardan kurtulmanın yolu gerginlikten geçmiyor. Sakin olacaksınız, kendinizi yargıya teslim edeceksiniz.
Bu yargı mı beni yargılayacak, diye soruyorsanız ve kendiniz teslim etmiyorsanız…
O zaman şu soruyu yeniden sorayım:
- Sizin güvenmediğiniz hakimlerin tutukladığı ve yıllar önce içeriye attığı gazeteciler, aydınlar, rektörler, komutanlar, yazarların suçu ne?
- Üstelik onların evlerinden ne çelik kasalar çıktı. Ne de Eurolar, para sayma makinaları?
- Soruyorum; onların suçu ne?