Seçim bitti, kente yaz geldi. Şehre derin bir tevekkül hakim. 'Seçim bitti, turizm sezonu açıldı, cebimiz üç beş Euro para görecek” diye sevinirken, alkolden zinhar haz etmeyen bir iktidarın yönettiği ülkede, sahte alkolden ölümler...

Seçim bitti, kente yaz geldi.
Şehre derin bir tevekkül hakim.
“Seçim bitti, turizm sezonu açıldı, cebimiz üç beş Euro para görecek” diye sevinirken, alkolden zinhar haz etmeyen bir iktidarın yönettiği ülkede, sahte alkolden ölümler sarstı önce bünyeleri.
Sanki dalga geçer gibi…
“Turisti kolundan çekiştirip dükkana sokmayın, turizmi bitireceksiniz” diye senelerdir bas bas bağıran bir belediye reisinin yönettiği kent, “yüzsüz esnaf” komasından çıkmanın mutluluğunu yaşarken, “sahte alkol” komasına giriverdi bir anda.
Şehre derin bir tevekkül hakim.
“İlçemiz il olsa da ben de ilk Vali’si olsam” diye her fırsatta bu arzusunu yineleyen Kaymakam’ın yönettiği bir kentin karanlık dehlizlerinde neler dönüyor, haberimizin olmadığını gazete sayfalarından, televizyon ekranlarından izler olduk.
Üzerine, sadece akıllıların görebildiği “sözde” elbiselerin dikileceğini sanan, hikayedeki “aptal kral” gibiyiz, topluca.
Üzerimize endişe dikişleriyle sarmalanmış hangi elbiselerin dikileceğini merakla bekleyerek geçiriyoruz günlerimizi.
Tıpkı, bundan seneler önce toprağın altından fışkıran, domuz bağıyla işkence edilip betona gömülen cesetler gibi, Umre’ye gidip ‘Yarı Hacı’ olan bir Kaymakam’ın yönettiği kentin arka sokaklarından adeta sahte alkol şişelerinin olduğu depolar, tekneler, restoranlar fışkırıyor.
Hem de neredeyse her gün.
“Seçim bitti, yaz geldi. Oteller dolacak, yüzümüz gülecek” diye sevinirken, televizyonların haber bültenleri ve gazete haberleri, “Alınan bir ihbar üzerine” diye başlıyor, ne acıdır ki!
Ve şöyle devam ediyor: “Kentin başarılı polis birimlerinin yaptığı şok baskında…”
Sanki bir turizm kentinden değil de, suç cennetinden haberler dinliyor gibiyiz.
Şehre derin bir tevekkül hakim.
Haber bültenleri umut vermiyor artık.
Sonra, haber bültenlerinin arasına, nasıl oluyorsa, bir reklam giriveriyor.
Ekranda, orta direk bir ailenin evinin salonu gösteriliyor.
İlkokuldaki hayat bilgisi kitaplarından aşırılmış örnek aile evlerinden biri gibi sanki!
Sobanın yanı başındaki koltukta, kendinden emin, gayet mağrur görünen evin reisi oturuyor.
Televizyonun dibindeki kanepede, elinde örgüsüyle bir anne, yerdeki halının üzerinde ise dersine çalışan çocuklar resmediliyor.
Ve aniden baba ayağa kalkıyor, ev ahalisini çevresine toplayıp yüksek sesle şunları söylüyor: “Beni bir daha baba olarak seçerseniz, her ay evimin kirasını aksatmadan vermeyi sürdüreceğim. Fatura sorunlarınızı bitireceğim. Eve her ay en taze sebze ve meyveleri alacağım. Her hafta yarım kilo kıyma almazsam namerdim.”
Üçüncü kez ve “bi daha” tek başına “evin reisi” olarak seçileceğinden gayet emin gözüken baba sözünü bitiriyor, ev halkı elleri patlayıncaya dek onu alkışlıyor.
“Yaşa, var ol, Allah seni başımızdan eksik etmesin” nidaları salonda yankılanıyor.
Pencere açık olduğu için bütün olan biteni sükunetle dinleyen “sol” görüşlü alt komşu, dayanamayıp yukarıya çıkıyor, yarı açık kapıdan içeri dalıyor.
“Ey sevgili ev halkı! Durun bir dakika, beni dinleyin” diyor.
Ev halkı şaşkın, eve derin bir tevekkül hakim oluyor.
Alt komşu, konuşmasına devam ediyor.
“Az önce babanızın söylediklerine kulak misafiri oldum. Vaat ettiği her şeyi zaten yapmak zorunda! Çünkü evin reisi olmayı kabul ettiği gün bunları yapacağını da kabul etmiş olmuyor mu? Neden size fazladan bir ödül veriyormuş gibi elleriniz patlayıncaya kadar onu alkışlıyorsunuz?”
Eve derin bir sessizlik hakim oluyor.
Sonra, evin reisinin yakınları geliyor, “sol” görüşlü alt komşuyu tekme tokat dövüp evden atıyorlar.
“Bu böyle olmaz. Bu ve bunun gibi herifler başımıza bela olacak. Buna bir kulp takıp yok edelim” diyorlar ve “mutlu bir evin düzenini bozmaya tam teşebbüs” suçundan apartmanın bodrum katındaki odalardan birine kapatıyorlar.
Alt komşunun söylediklerini bir çırpıda unutan ev halkı, babanın yakınlarının bir koşu pazardan alıp getirdiği “beleş” yiyecekleri tüketirken, iyi ki böyle bir babaları olduğuna bir kez daha şükrediyorlar.
Sonra şehre daha derin bir tevekkül hakim oluyor.
Hayatlarında yapmaları gereken hiçbir şeyi yapmayıp, her şeyi bir üst makama emanet ederek, “Bizi kurtarırsa ancak o kurtarır” deyip kendi kendilerini küçümseyen…
Ve doğdukları günden bu yana bilinçaltlarına “başka şanslarının olmadığı” pompalandığı için tevekkül ile yaşamaktan başka ikinci bir şık bilmeyen psikolojik cücelerin yaşadığı kentin üzerine daha derin bir suskunluk çöküyor.
Ve bizler, “Seçim bitti, turizm mevsimi başladı” diye sevinirken, arka sokaklarından “turist öldüren” sahte içkilerin saklandığı depolar, tekneler, restoranlar fışkıran bir turizm kentinde, seçtiğimiz insanları ellerimiz patlayıncaya kadar alkışlıyoruz.
Üstelik, eve zaten girmesi gereken yarım kilo kıymayı bize lütuf olarak sunanlara, “Allah sizi başımızdan eksik etmesin” diyerek geçiriyoruz günlerimizi.
Sonra şehre dibi görünmez bir tevekkül hakim oluyor.

Alanya CHP’de
iç hesaplaşma!

12 HAZİRAN 2011 Genel Seçimleri’nin ardından iki hafta geçti ancak seçim sonuçlarına göre Alanya’da üçüncü parti olan CHP’ye tam bir sessizlik hakim. CHP’nin Alanya’daki önemli isimleri olarak sayılabilecek Mevlüt Güven, Raif Karagöz, Hayati Bora, Bülent Kandemir, Hüseyin Arıkan ve Osman Özcan gibi isimlerin, seçimden sonra parti bürosuna dahi uğramamaları ise dikkat çekiyor. Seçim sürecinde, özellikle aday adayı oldukları dönemde her gün CHP İlçe Teşkilatı bürosuna gelerek partililerle görüşen, ancak aday listelerinin açıklandığı 11 Nisan tarihinden bu yana bir kez olsun partiye uğramayan bu isimlerin, kendi aralarında kulis çalışması yaptıkları ve önümüzdeki günlerde CHP İlçe Başkanı Şevki Türktaş başta olmak üzere yönetimin tamamıyla masaya oturacakları ileri sürülüyor. Bir dönem merkez sağın değişmez partisi olan ANAP’ın uzun yıllar ilçe başkanı olan Şevki Türktaş’a geçtiğimiz yıl CHP’yi teslim eden bu isimlerin, alınan sonuçlar hakkında Türktaş ve yönetiminden bilgi alacakları da edinilen bilgiler arasında.



MHP’nin 2014
Alanya Adayı?

12 HAZİRAN 2011 Genel Seçimleri’nde 2007’ye nazaran daha yüksek bir oy almasına karşın 5. sırada olduğu için yeniden seçilemeyen MHP Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, 2014 yılında yapılması beklenen yerel seçimlerde Alanya Belediye Başkan Adayı olacağı konuşuluyor. 2007’den bu yana MHP İlçe Başkanı olan Cafer Uyar’ın, yakın çevresine, “Sayın Yıldız siyasetten kopmaz. Yaşı siyaset için daha çok genç. Bu nedenle eğer MHP Genel Merkezi’nde önemli bir görev almazsa 2014’te Alanya Belediye Başkanı olur” dediği de edinilen bilgiler arasında. Öte yandan MHP’deki bir diğer iddia ise şu yönde: “Önümüzdeki günlerde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından Yıldız’a partide önemli bir görev verilmezse, Yıldız partiyi kongreye götürecek ve ilk kongrede ilçe başkanı olup kendisini 2014 yerel seçimlerine hazırlayacak.” Ancak Yıldız’a yakın isimler, milletvekilliğinden sonra yeniden ilçe başkanı olmayacağını, belediye başkan adaylığına ise sıcak bakacağını söylüyor.