Pazartesi Sohbeti’nin bu haftaki konuğu, Alanya’da çocuk, ergen ve yetişkin psikoterapisi üzerine çalışmaları olan Psikolog M. Gökçen Nazifoğlu Çatal oldu
ELMALI davasında, sosyal medyaya sızan korkunç resimlerin ardından kendisine gelen telefonların arttığını belirten M. Gökçen Nazifoğlu Çatal, “Aileler acaba benim çocuğumun başına da geldi mi kaygıları yaşıyor” dedi.
Alanya’da da istismar olaylarının olduğunu aktaran Nazifoğlu, okul öncesi kurumlar başta olmak üzere eğitim-öğretim kurumlarının tümünde çocuğun ruhuna ve bedenine saygısının desteklenmesi gerektiğinin altını çizerek, “Bedenim bana ait ve istismardan korunma” gibi derslerin müfredata alınması gerektiğini vurguladı.
Çocukları koruma görevinin yalnızca ailenin değil, tüm toplumun görevi olduğunu da belirten Nazifoğlu Çatal, devletin istismarı önlemeye yönelik kanunlar geliştirmesi gerektiğini söyledi. İşte Nazifoğlu Çatal ile röportajımızdan öne çıkan başlıklar:
- Gökçen Hanım, öncelikle Pazartesi Sohbeti’ne hoş geldiniz. Sizi tanımayanlar için kendinizden bahseder misiniz? Gökçen Nazifoğlu Çatal kimdir, çalışma alanlarınız nelerdir?
Merhaba, 1985 Alanya doğumluyum. 2009 yılında İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Psikoloji Bölümünü tamamladıktan sonra çeşitli özel ve devlet hastanelerinde çalışmalarım oldu. 2011 yılı itibariyle kendi adıma ait psikoterapi merkezinde çocuk ergen ve yetişkin psikoterapisi üzerine çalışmaktayım. Aynı zamanda 2018 yılından beri Kaptan Anaokulunda kurucu psikolog olarak çalışmalarıma devam ediyorum.
‘ÇOCUK İSTİSMARI, ÇOCUĞA YÖNELİK UYGUNSUZ EYLEMLERİN YA DA EYLEMSİZLİKLERİN TÜMÜDÜR’
- Herkesin merakla ve üzüntüyle takip ettiği kan donduran davanın, Elmalı davasının ardından sizlere ve sizlerin bilgilerine çok açız. Öncelikle çocuk istismarı nedir?
Çocuk istismarı ana, baba, bakıcı ya da başka bir erişkin tarafından çocuğa yöneltilen, toplumsal kurallar ve profesyonel kişilerce uygunsuz ya da hasar verici olarak nitelendirilen, çocuğun gelişimini engelleyen ya da kısıtlayan eylem ve eylemsizliklerin tümüdür. Bu eylem ya da eylemsizliklerin sonucu olarak çocuğun fiziksel, ruhsal, cinsel ya da sosyal açıdan zarar görmesidir.
Çocuk istismarını fiziksel, cinsel ya da duygusal istismar olarak sınıflandırırız. Bugünkü sohbetimiz ağırlıklı cinsel istismar olacak.
‘FİZİKSEL VE RUHSAL BULGULAR İLE ANLAŞILABİLİR’
- Ne yazık ki bu davada aile içi istismar söz konusu. Peki bir çocuğun istismar edildiğini diğer aile fertlerinin, komşularının, öğretmenlerinin anlaması mümkün mü?
Çocuklar aslında bize istismara uğradığını anlatmaya çalışır. Dolaylı imalar, gizli ifadeler ya da koşul koyarak ifade etmeyle denerler. Gözle görülür durumlarda anlamak daha kolay, yürüme ve oturmada güçlük çekebilirler, genital bölgede kızarıklık, şişkinlik gibi fiziksel bulgular alarmdır. Ancak diğerlerinde çocuğu ve çocuğun gelişim aşamalarını tanımak gerekli. Örneğin çocuk yaşına uygun olmayan cinsel bilgiyi sözel olarak ya da oyunlarında ifade ediyor mu? Fiziksel temastan kaçınıyor ya da aşırı ilgi duyuyor mu? Suçluluk ve utanç hissiyle baş başa olduğunu düşünüyor muyuz? Belli yerlerde belli kişilerden korkuyor ya da kaçıyor mu? Benlik saygısında azalma var mı? Bu sorularda "evet" cevabı alıyorsak acilen uzman görüşü alınmalıdır.
‘’İLK ADIM, ÇOCUK PSİKOLOĞU YA DA PSİKİYATRİSTİ OLMALI’
- Çocuklar istismarın farkında oluyor mu? İstismara yönelik bir şüphe söz konusu olursa çocuğa nasıl yaklaşmalıyız? Neler yapmamız gerekiyor, nereye ve kime başvurmalıyız?
Çocuğun farkındalığı yaşına, aile yapısına, içinde yaşadığı sosyokültürel ortama göre farklılık gösterir. Yaklaşım çok önemli çünkü karşımızda korkmuş bir çocuk var ve panikle tepkisel davranmak çocuğun kendini kapatmasına neden olabilir. Sakin, yumuşak ve sevgiyle yaklaşmak önemli. İlk olarak çocuk psikoloğu veya psikiyatristinden yardım almak önemlidir. Adli süreç ile ilgili tüm adımları, bizlerin desteği ile yürütmek, çocuğun ruh sağlığı için oldukça büyük bir önem taşır.
‘TEMEL PRENSİP: AİLE İÇİNDE ÇOCUĞUN KİŞİSEL SINIRLARINA SAYGI DUYULMASI’
- Gökçen hanım, toplumda yaşanan her kötü olaydan sonra kaygılarımız artıyor. Elmalı davasını küçük yaştaki çocuklar da ne yazık ki sosyal medyadan dolayı öğrendi. Biz çocuklarımıza, mahremiyeti nasıl öğretebiliriz? Onların ruhuna zarar vermeden, kendilerini korumaları için bir şeyler söylememiz, anlatmamız gerekiyor mu?
Mahremiyet eğitimi, kız erkek çocuklarını ayırt etmek değil, çocuğa saygınlık eğitimidir. Eğer bir çocuğa aile içinde saygın davranılmış, kişisel sınırları oluşmasına izin verilmişse, kendisine saygın davranılmadığını hemen fark eder ve tepki gösterir. Mahremiyet eğitiminde esas olan şey, çocuğun kişisel sınırına izinsiz girilmemesidir. Fiziksel aura çocuğun bedeninden yaklaşık 45 santimetre mesafeyi kapsar. Çocuğa bu mesafeden daha fazla yakınlaşılacak olunduğunda izin almak o çocuğun kendi bedeninin korunaklı olduğu hissini uyandırır. Bunun haricinde çocuğu öperken, kucağa alırken izin almak mahremiyet hissinin oluşması için temel davranışlardır. Çocuğa kendi bedeninin özel olduğunu, hiç kimsenin bedenine izinsiz dokunamayacağını anlatmak çocuğun hem kendini emniyette hissetmesini hem de oyun dahi olsa bedeninin araç haline getirilmesine engel olur. Okul öncesi kurumlar başta olmak üzere tüm eğitim-öğretim kademelerinde de çocuğun ruhuna ve bedenine saygısı desteklenmeli. Çocuk istismarı değil ama bedenim bana ait algısı ve istismardan korunma müfredata eklenmeli.
‘MAALESEF ALANYA’DA DA…’
- Çocuklar yaşadıklarını resmederek anlatmış, bu resimlerde çizilen korkunç yaşanmışlıkların yarası kapanır mı? Alanya’da benzeri davalarla karşılaşıyor musunuz?
Resim çizmenin çocuk üzerinde terapötik etkisi var. Çocuk, resimle duygularını ve iç dünyalarını bize aktarır. Çocuklarımızın yaralarının kapanması için uzun bir rehabilite süreci gerekli. Evet maalesef Alanya’da da karşılaşıyoruz.
‘DUYDUKLARIMIZ KADAR, DUYMADIKLARIMIZ VAR... ‘
- Alanya’ya ‘Çocuğa yönelik cinsel istismar’ konusunda bir karne verecek olsanız puanınız 10 üzerinden kaç olurdu?
Buna bir puan vermek bence mümkün değil. Maalesef gördüklerimiz, duyduklarımız olduğu kadar görmeyip duymadıklarımız da var.
‘HER OLAYDA KENDİLERİNİ SUÇLARLAR, ÖZGÜVENLERİ DÜŞÜK OLUR’
- İstismara uğrayan, profesyonel destek alamamış çocukları ileri yaşlarında nasıl bir hayat bekliyor? Deneyim ve öngörülerinizi paylaşır mısınız?
Çok kolay bir hayat beklemiyor tabii ki. Düşük benlik saygısı, özgüvensiz, her olayda ve durumda kendini suçlama, değersizlik duygusu, yanlış ilişkiler... Erkekse bu çocuk kimlik karmaşası ve çeşitli duygu durum bozuklukları ilk gözlemlenebilecek olan şeyler.
‘HER TÜRLÜ İSTİSMARI ENGELLEYECEK KANUNLAR ÇIKARILMALI’
- Biz aile ve toplum olarak çocuk istismarını önleyebilir miyiz? İstismarı önlemek mümkün mü?
Çocuğu korumak aslında sadece ailenin değil insanlığın da görevidir. Görev devlete, öğretmene, doktora, gazeteciye, anneye, bana, size, bize, hepimize düşüyor. Hepimiz sorumluyuz. Öncelikli görev, istismarı engelleyecek politikaların uygulanması, çocuğun ve yetişkinlerin bu konuda eğitilmesi gerekli.
‘ELMALI DAVASINDAN SONRA DANIŞANLARIMDAN, İSTİSMARI ANLAMAYA YÖNELİK SORULAR DAHA ÇOK GELMEYE BAŞLADI’
- Pek çok kişi anlatamasa da tacize, çocukluğunda istismara uğramış. Ünlülerden de çocukken yaşadıklarını anlatanlar oldu… Bu korkunç davadan sızan bilgilerden sonra toplumun ruh sağlığı ne durumda? Olay sonrası size danışanların sayısı arttı mı?
Tabii ki birçok kişiyi olumsuz etkiledi…
Anne babalarda kaygılar gelişebiliyor. Acaba benim çocuğumun başına da geldi mi, gelebilir mi kaygıları yaşıyorlar. Gelen danışanlarımdan ve aldığım telefonlardan nasıl anlayabilirim veya nasıl korumalıyım, neler yapmalıyım sorularında büyük bir artış söz konusu oldu.
- Verdiğiniz değerli bilgiler için teşekkür ederim. Eklemek istediğiniz bir konu ve tavsiyeleriniz varsa dinlemek isteriz.
Ailelere şunu söylemek isterim. Çocuklarla aralarındaki güven bağlarını güçlü tutmaları ve iletişim kanallarını sağlıklı bir şekilde açık tutmaları önemlidir. Teşekkür ediyorum.