Alanya dostu duayen turizmci Hüseyin Baraner, 2025 turizm sezonunun Türkiye’yi beklenmedik sınavlarla karşı karşıya bıraktığını ifade ederek, “Bunlardan biri de personel kriziydi. Antalya, Alanya ve Bodrum otelleri sezonu eksik kadro ile açtı” dedi. Baraner, turistler için Türkiye’nin artık ucuz ve kaliteli tatil ülkesi değil, pahalı ve belirsiz bir destinasyon haline geldiğini söyledi
DÜNYA Kardeşkentler Turizm Forumu Genel Sekreteri Hüseyin Baraner ile sezonun mevcut durumunu, sektörü etkileyen temel zorlukları ve 2026 için atılması gereken stratejik adımları konuştuk. Turizmin sadece sayılarla değil, güvenlik, hizmet kalitesi ve insan sermayesi gibi kritik alanlarla değerlendirildiğine dikkat çeken duayen turizmci Baraner, 2025 sezonunun hiç kimsenin beklemediği kadar zorlu geçmeye devam ettiğini vurguladı.
Türkiye’nin artık ‘parlayan yıldız’ değil, ‘zorluklarla boğuşan ülke’ konumuna geldiğini belirten Baraner, verdiği özel röportajda, personel krizinden güvenlik zaafına, pahalı destinasyon algısından Avrupa’daki acentelerin tedirginliğine kadar sektörü etkileyen başlıkları detaylı şekilde ele aldı. Baraner, 2026 turizm sezonunun beklentileri karşılayabilmesi için Türkiye turizminin kalıcı olarak güçlü hale gelmesi gerektiğini söyledi. Baraner, 2026’da fiyat–imaj–güvenlik dengesinin sağlanması, çapraz pazarlama stratejilerinin uygulanması, insan sermayesine yatırım yapılması ve yeni pazarların geliştirilmesi gerektiğine dair önerilerde bulundu.
‘GÜNÜ KURTARMAYA ODAKLI TURİZM ANLAYIŞI ARTIK SÜRDÜRÜLEMEZ HALE GELDİ’
- 2025’te beklenmedik zorluklar yaşanmasının temel nedenleri nelerdir? Pahalı destinasyon algısı ve güvenlik endişeleri sektörü nasıl etkiledi?
2019’da 52 milyon turist, son yıllarda gerçekçi olacaksak bakanlığımız çok yönlü güzel çalışmalar yaptı. Sektörümüz özgüven içerisindeydi. 2024’te yeni rekorlar… Ancak 2025, hiç kimsenin beklemediği kadar zorlu geçti. Pahalılık, siyasi gerginlik, güvenlik açıkları, personel krizi ve etik dışı destinasyon uygulamaları birleşince, Türkiye ‘parlayan yıldız’ olmaktan çıkıp ‘zorluklarla boğuşan ülke’ konumuna düştü. Oteller dolu görünse de kar marjları eridi, erken rezervasyonun anlamı kayboldu, Avrupa’daki seyahat acenteleri Türkiye satışlarında temkinli davranmaya başladı. Bu tablo, günü kurtarmaya odaklı turizm anlayışının artık sürdürülemez olduğunu gösterdi.
PANDEMİDE KAZANILAN GÜVEN KAYBOLDU
- 2025’te yaşanan güvenlik sorunları, pandemi sonrası kazanılan ‘Güvenli Turizm’ turistin güvenini nasıl etkiledi?
Türkiye, COVID-19 sonrası dönemde “Güvenli Turizm Sertifikası” ile dünyaya örnek olmuştu. Antalya’dan Bodrum’a, Kapadokya’dan Çanakkale’ye kadar pek çok tesis uluslararası hijyen standartlarıyla öne çıkmıştı. Ne var ki 2025’te Bolu’da yaşanan büyük otel yangını, güvenlik standartlarını sorgulatmaya yetti. Avrupa basınında çıkan “Türkiye gerçekten güvenli mi?” manşetleri, pandemi döneminde kazanılan güveni bir anda eritti.
‘EN BÜYÜK DARBE PAHALI TÜRKİYE ALGISI’
- “Pahalı Türkiye” algısıyla turistlerin destinasyon tercihleri değişti mi?
Enflasyonun yüzde 50’yi aşmasıyla fiyatlar kontrolden çıktı. Antalya’da bir aile tatili artık İspanya’dan pahalıya gelmeye başladı. Bodrum’da bir akşam yemeği Londra fiyatlarına ulaştı. Turistler için Türkiye artık “ucuz ve kaliteli tatil ülkesi” değil, “pahalı ve belirsiz” bir destinasyon haline geldi. Alman ve Hollandalılar Balkanlar, Mısır, Tunus ve Fas’a kaydı. İngilizler Kuzey Afrika’ya yöneldi. Türk orta sınıfı ise tatili Midilli, Sakız, Rodos gibi Yunan adalarında geçirmeye başladı.
‘ACENTELERİN TÜRKİYE’YE OLAN GÜVENİNİ ZEDELENDİ’
- Avrupa’daki seyahat acenteleri, Türkiye satışlarında neden temkinli davranıyor?
En büyük kırılma noktalarından biri, Avrupa’daki seyahat acentelerinin güven kaybı oldu. Almanya, Avusturya ve Hollanda’daki acenteler, Türkiye satışlarında mesafeli davrandı. Sebep açıktı. Fiyatlarla sürekli oynandı. Sezon başında erken rezervasyon yapan müşteri birkaç ay sonra aynı oteli daha ucuza buldu ya da aynı paraya daha düşük hizmet almak zorunda kaldı. Böylece erken rezervasyon güvenilirliğini tamamen kaybetti. Bir Alman acente temsilcisinin sözleri durumu özetliyordu: “Türkiye’de fiyat piyango gibi. Bugün yaptığımız rezervasyon yarın anlamını yitiriyor.” Ayrıca bazı otellerin doğrudan acente müşterilerini arayarak indirim ve düşük fiyat teklif etmesi, acentelerin Türkiye’ye olan güvenini daha da zedeledi.
‘OTELLER SEZONU EKSİK KADRO İLE AÇTI’
- Personel krizi sektörün hizmet kalitesini nasıl etkiledi?
2025’in bir diğer acı dersi, turizm emekçileri ile ilgiliydi. Pandemi sonrası sektörü terk eden 400 bini aşkın nitelikli personel geri dönmedi. Antalya, Alanya ve Bodrum otelleri sezonu eksik kadro ile açtı. Enflasyon ve düşük maaş çalışanları bezdirdi. Sosyal medyada “hizmet eskisi gibi değil” yorumları çoğaldı. Bazı tesislerde personel hala 8 - 10 kişi aynı odada kalıyor. Çalışan mutsuz olunca, o meşhur Türk misafirperverliği gölgeleniyor. Bazı büyük oteller çareyi Hindistan, Endonezya ve Nepal’den işçi getirmekte buldu. Fakat kültürel uyumsuzluk, iletişim sorunları ve kur dalgalanmaları bu yöntemi sürdürülemez kılıyor. Barut Otelleri gibi zincirlerin örnek lojman ve sosyal imkan uygulamaları sektörün tamamına yaygınlaştırılmadıkça, turizmde hizmet kalitesi her geçen yıl daha da düşecektir.
‘ORTALAMA GELİRLİ BİR AİLENİN ANTALYA’DA BİR HAFTA TATİL YAPMASI İMKÂNSIZ’
- İç turizmde durum nedir?
Yerli turist için tatil artık lüks haline geldi. Ortalama gelirli bir ailenin Antalya’da bir hafta tatil yapması imkânsız görünüyor. Çanakkale, Edremit ve Ayvalık gibi geleneksel Türk tatil rotaları bile orta sınıf için erişilemez hale geldi. İç turizmin daralması, sektörün en büyük güvence damarını kesti. Oysa sürdürülebilir turizm, sadece yabancıya değil, kendi vatandaşına da tatil imkanı sunabilmektir.
‘ÇAPRAZ PAZARLAMA ARTIK STRATEJİK BİR ZORUNLULUK HALİNE GELMİŞTİR’
- Türkiye turizminin en büyük eksiklerinden biri destinasyonları birbirine bağlayamamak. Çapraz pazarlama ve çoklu destinasyon paketleri bu sorunu nasıl çözebilir?
Türkiye turizminin en büyük eksiği, destinasyonların birbirine bağlanamaması. Antalya’ya gelen turist yalnızca otelinde tatil yapıyor; oysa onu başka bölgelere yönlendirmek mümkün. Artık zamanı geldi. Sabah Bodrum’dan kalkan uçak Edremit’e inse, turist Kazdağları’nda yürüyüş yapabilir, Ayvalık sokaklarını gezebilir, Edremit’in termal sularında şifa bulabilir. Sabah Antalya’dan Çanakkale’ye giden uçak, öğleye doğru Troya Antik Kenti’nde, Assos’ta ya da Gelibolu’da olabilir. İsteyen Bergama’yı gezebilir. Özellikle uzun yıllardır Antalya’ya gelen müdavimler zaten yeni gezi ve turlar talep ediyor. Çoklu destinasyon paketleri (ör. “Antalya + Çanakkale + Bodrum + Ayvalık”) yaygınlaştırılmalı. Bu model, hem turistin kalış süresini uzatır ve daha değerli ve varlıklı turisti ilk defa Türkiye’ye getirir. Çapraz pazarlama artık bir seçenek değil, stratejik bir zorunluluk haline gelmiştir.
‘AVRUPALI DERNEKLERİ TÜRKİYE’YE GETİRMENİN YOLLARI ARANMALI’
- 2026 için fiyat ve imaj stratejileri nasıl olmalı? Turist güveni ve Türkiye’nin uluslararası imajını güçlendirmek için hangi adımlar kritik?
Fiyat stratejisinde öncelik, erken rezervasyon güvenini yeniden sağlamak. Fiyat-kalite dengesi kurulmalı ve yabancı ile yerliye ayrı fiyat uygulamaları kaldırılmalıdır. Rakip ülkelerle (İspanya, Yunanistan, İtalya) düzenli fiyat kıyasları yapılmalı; menü ve hizmet fiyatlarında şeffaflık sağlanmalı, fahiş fiyat denetimleri sıklaştırılmalıdır. İmaj iyileştirme çalışmaları da eşit derecede önem taşıyor. Demokrasi, hukuk ve özgürlükler konusu turizmi zorluyor; olumlu adımlar atmak zorundayız. Kardeş şehir projeleri ve sivil toplum kuruluşlarının sahadaki etkinlikleri artırılmalı; kültürel etkinlikler ve toplumlar arası buluşmalar yaygınlaştırılmalı. Tanıtım yalnızca fotoğraf ve video ile sınırlı kalmamalı. Avrupa kamuoyuna yönelik kriz iletişimi profesyonelce yürütülmeli. Özellikle Avrupa’daki yaşlılar, aileler, sporcular, sendikalar, kiliseler ve 2 milyonun üzerinde dernek ile çeşitli çalışmalar yapılmalı. Avrupa’da dernekler işlev ve yapı olarak çok güçlü. Her yıl Türkiye’yi tanıyan ve kendi içinde Türkiye’yi gündeme getiren derneklerin sayısını artırıp onları grup olarak Türkiye’ye getirmenin yollarını aramalıyız.
‘60 YILDA 12 AY TURİZMİ BİR TÜRLÜ GERÇEKLEŞTİREMEDİK’
- 2026 turizmi için insan kaynakları ve sürdürülebilirlik açısından hangi adımlar kritik olacak?
Türk turizmi artık profesyonel olarak 60. yılına doğru gidiyor. 12 ay turizmi bir türlü gerçekleştiremedik. Ancak şimdi mecburuz. Sayılar çok büyük, personeli tutmak için 12 ay istihdam modeli geliştirilmek mecburiyetindeyiz. Bodrum ve Antalya’da uluslararası turizm akademileri kurulmalı. Türkiye’de turizm eğitimi de marka olmalı. Ücretler iyileştirilmeli, çalışma koşulları insani hale getirilmeli. Lojman koşulları standarda bağlanmalı.
‘2026’DA ÇİN VE HİNDİSTAN İÇİN BÜYÜK TANITIM SEFERBERLİĞİ BAŞLATILMALI’
- Yeni pazarlar ve mevcut pazarların durumu 2026 planlarını nasıl şekillendiriyor?
2026’da Çin ve Hindistan için büyük tanıtım seferberliği başlatılmalı. Termal turizm özellikle Edremit Körfezi ve Afyon ile iç piyasanın pek rağbet etmediği aylarda Avrupa’daki Best Ager segmentine özel kampanyalar ile pazarlanmalı. Türkiye, aslında dünyanın en büyük wellness ve fitness ülkelerinden biri; doğal kaynakları, termal tesisleri, modern spa merkezleri ve dört mevsim elverişli iklimiyle rakipsiz bir potansiyele sahip. Ancak bu avantaj, uluslararası piyasalara tam olarak yansıtılamıyor.
Özellikle kış aylarında “deniz ve mayo” yerine, ısıtılmış bir havuz kenarında bornoz giymiş 50 yaş üstü çiftler motifleri kullanılarak Best Ager segmentine hitap eden özgün kampanyalar tasarlanmalı.
‘TURİZM SADECE ANKARA’DAN YÖNETİLEMEZ’
- Yerel yönetimler turizmde hangi rolü üstlenmeli?
2026 için kritik bir adım da belediyelerin sorumluluk almasıdır. Türkiye’de 01.01’den itibaren yerel turizm şûraları düzenlenmeli; belediyeler, otelciler, acenteler, rehberler, güvenlik birimleri, sağlık kuruluşları ve yerel esnaf aynı masada buluşmalı. Yapılacak hizmetler, güvenlik ve altyapı geliştirmeleri şeffaf şekilde tespit edilmeli ve yayınlanmalı. Denetim ve takip programları ilan edilmeli; her yıl performans raporu açıklanmalı. Bu şeffaflık, yerel halkın, turizm çalışanlarının ve tüm pazarlama-satış paydaşlarının destinasyona olan güvenini yeniden inşa eder. Turizm sadece Ankara’dan yönetilemez; destinasyonun tamamı ortak sorumluluktur.
DOĞRU ADIMLAR ATILIRSA DÜNYA TURİZMİNDE İLK 5 ARASINDA
- Son olarak 2025’in turizme verdiği mesajı nasıl özetlersiniz?
2025, Türk turizmi için yalnızca bir kriz değil, aynı zamanda uyarı yılı oldu. Bu uyarıyı dikkate almazsak, Türkiye günü kurtarır ama geleceğini kaybeder. Ancak doğru adımlar atılırsa, Türkiye muhteşem tesisleri ve özverili turizmci ordusuyla yeniden dünyanın en cazip tatil ülkesi olarak kısa sürede, kalıcı biçimde dünya turizminde ilk 5 arasında yukarıya doğru yerini sağlamlaştırır. (Haber MERKEZİ)